Dergi almıyorum
Kitap çok az okuyorum
Okuduklarımın çoğunu da anlamıyorum
İddaa oynuyorum bol bol
Namaz kılmıyorum Continue reading
Monthly Archives: Kasım 2008
Deli Defteri 9. Sayı
deli defteri 9. sayı
bir 9 kasım faciasından sonra bütün galatasaraylıların yüreklerine buzlu kola serpecek 9. sayımızla huzurlarınızdayız. biz geçen sayıyı kıvanç’la ve halit’le takdim edince, boran, orhan ve dahi önal, cumhur ve sezen topluca dergiyi ziyaret ederek "biz darıldık efendim, küsüz biz" dediler. hiç olur mu diyerek ve şeker ikram ederek uğurladık onları. bu nedenle borcumuz odur ki; 9. sayımızı boran’la, orhan’la ve sezen’in yanında getirdiği diğer arkadaşlarıyla sunuyoruz. Continue reading
Yasakmeyve’nin 35. Sayısı: Şiir ve Taşra
Yasakmeyve’nin 35. Sayısı: Şiir ve Taşra
“Şair ve Okuru” sayfalarının bu sayıdaki konuğu Gülseli İnal. “Soyut ve felsefi oluş biçimlerinden şiir çıkarmak, benim tercihim değil” diyen Gülseli İnal’la, A. Ertan Mısırlı konuştu.
Bu sayının dosya konusu “Şiir ve Taşra”… Tahir Abacı, Altay Ömer Erdoğan, Betül Tarıman, Halim Şafak, Özgün E. Bulut ve Mehmet Akif Ertaş, taşra ile şiir ilişkisini farklı açılardan ele alıyor. Continue reading
Şimdilik Adresim
Bestseller’ı ıskalamış ucuz şiirdir cismimi köşeleriyle
örseleyen semtler. Eksik doğduk eksik öldüm diyorum. Keçe
ile kefenlenmemin karışık değil hikayesi. Ciddiyet çağı
sentetik notlar eklemiş uç sözlüğüme. Kısık bakışlar kısık
lambalarla taranmış bir çocuk başı hala cinleri eksik olmayan
aksak değirmenlerde. Kızlar da acı soğanlar doğrarmış ölü
asker niyetine sahanları bakır olan evlerde. Bütün bütüne
eksilmeler olsun istediğim saatler atlasa düşen saç tellerini Continue reading
SARDUNYANIN BELLEĞİ
“Kapılar ki açılır boş oturma odalarına.”
İlhan Berk
John Berger, görmekle başlar her eyleme. İmgelerin tümünü içselleştiren bir ressamdır o. Her nesne yeniden keşfedilmesi gereken bir kıtadır onun için. Sözcükleri ve nesnelerin yörüngesine hapistir gözleri. Anları, görüntü ile giydirir belleğine. Çocukluğunda açan bir sardunyanın ilk sürgünüdür hâlâ. John Berger, her dem tazedir, arsız bir sardunyadır belleği. “Hayatımıza giren hayatların sayısı hesap edilemez.” diyor Berger ve kişisel tarihinin gizleri ile buluşturuyor bizleri.
“Buluştuğumuz Yer Burası” adlı kitabını bir türden önce, psikanalitik bir gövdeye oturtmak daha doğru olur. Bir tür bellek yoklaması, anıların dürüstçe temize çekilmesi denilebilir. Yazar kitabına, Lizbon’ un caddelerinden birinde, artık ölmüş olan annesi ile buluşarak başlıyor. Anne imgesinin kitabın başında yer alması şaşırtıcı değil. Yaşlanmak, hele ki bir yazar için, cenin haline dönmek çabasından başka bir şey değildir. Yaşlanmak bir başlangıçtır. Geçmişe attığı düğümleri bir bir çözer yazar. Berger, kitabında, annesinin hayatta iken hiç görmediği Lizbon’da, çocukluğunu, ilk gençliğini, ailesini ve yaşadıklarını konuşturur. Bir iç çözülme ile başlar kitap ve okuyucuyu sürükler. Gezdiği ve yaşadığı şehirlerin onda bıraktığı izlekler, her ânı okunur kılmaya başlar. Hem yazar hem de okuyucu için bir tür geri dönüştür yazılanlar. Ölülerin ruhlarını konuşturur ve onlarla dertleşir Berger. Ölümün anlamını sorgular annesi ile. “ Yaratılış ölümle başladı.” sözünü “Biz hepimiz buradayız. Tıpkı senin ve yaşayan varlıkların burada olduğumuz gibi. Siz ve biz, kırılan bir şeyleri onarmak için buradayız. Bu yüzden var edildik biz.” Berger, ölülerle konuşur. Yaşayan bir ölüdür yazar da herkes gibi. Ölümün ve yaşamın gizlerini kendi kendine paylaşır, anılar evreninde. Continue reading