Sancılı varlığıma yağmur yağardı
İki ayrı sesle parçalanmış bir kimlik taşırdım
Bozkırın ufku yoktu
Ufkum bir kadının ufkuydu bir insan varlığının
Ben işte oradan geliyorum
Parça parça büyümekten
Parça parça konuşmaktan
Çarpa çarpa savaşmaktan geliyorum.
Cenklerin ruhuma bıraktığı seslerle büyüdüm
Sonra bir adamdan konuşmayı öğrendim
Şiirlerden şiirlere şehirlerden meydanlara vardım
Öfkeli bir sesle çarpışarak savaşmayı öğrendim.
Bozkırın ufku olmasa da şehir güzeldi
Çarşılardan geçip sahaflara vardım
Susarak konuştum
Susmak en güzel cevaptı
Bazen susmak konuşmak kadar önemliydi
Bozkırın ufku olmasa da çocuklar güzeldi.
Şimdi ne de olsa bir memurum ben
Bir memur en çok neyi imar bilmeden
Bilmeden ‘kavgacı güzel’ kimdir
Hangi kalenin ufkunda serinlikler barınır bilmeden
Konuştum biteviye akan bir nehir gibi
Konuştum iki kılıç birbiriyle çarpışır gibi
Sancılı varlığıma bir çocuk dolardı
Şimdi ne de olsa bir memurum ben.
Ben işte gürül gürül
Bir memurun
Sabaha ağışından geliyorum
Avuçlarım ter ü taze
Saçlarım kırık dökük
Ruhum helecanlı
Capcanlı bir büyümek gelip oturur şurama
Ufkumda Ortadoğu
Doğumlarla büyüyen bir Ortadoğu ufkumda
Ben işte doğuran bir Ortadoğu!
Çarpa çarpa savaşmaktan geliyorum.