babamın 1000×1000 genişliğindeki kabrinden geliyorum
babamın 1000×1000 büyüklüğündeki tutkusundan
ululardı babam Tanrı’yı her seferinde buna tanığım
size haber veriyorum derdi turfanda her şey yaşanası ve dipdiri
size büyük bir çoğalmayı haber veriyorum
tenevvü eder her şey her daim bu kainatta
kara kara taşlıklardan geçerek babamın kabrine vardım
ruhum ki fırtına,kara oğlu lodosun,geçtim kabrinden
dünyevi kaygılar bulanık bir nehirdi akıyordu,geçtim kabrinden
kitabı ve kalemi geride bıraktım,geçtim kabrinden
bir adam caka satıyordu,bir kadın maaşını düşünüyordu
bir bardak doluyordu,bir duvar boyanıyordu,bir şiir yazılıyordu
bir çocuk seviniyordu,bir çiçek açılıyordu ,bir soba yanıyordu
bir şehir ıssızlana ıssızlana yoğun ve yorgun toprağa düştü
babam hay!hak! deyip yeniden doğumunu muştulayacak mıydı
kasaba yıkılacak mıydı üzüntüsünden,yağmur yağacak mıydı
güneş vehimlerimi aydınlatacak mıydı
döşümde bezginliğin ölüsünü kovacak mıydı rüzgar
ne edip ne cemal ne sezai ne ismet ne cahit
arıtamayacaklardı şehri putlardan şehir muhkem kaleydi
yenilmez orduların tutkusuyla geçtim kabrinden babamın
işgüç sahibi değildim geçtim yorgundum karanlıktım geçtim
tek kişi olmanın genişliğiyle geçtim
üsttekiler alttakilere sağır,geçtim kabrinden
düğünsüz sevinçsiz kara karaydım,geçtim kabrinden
perdeleri sonuna dek açtım sabahın üstüne basa basa geçtim
geçtim gecenin içinden tınılar sesler ezgiler bırakarak
keder bana göreydi sevinci yırtıp attım
babamın 1000×1000 genişliğindeki kabrinden geliyorum