ey deli dostlar,
meşhur bir fıkra vardır ki bu fıkrayı herkes kendi konusuna, gündemin seyrine göre değiştirir. ben de geleneğe uyarak anlatacağım: temel, türkiye futbol federasyonu’nun kapısını çalmış: “ben milli takım teknik direktörü olmak istiyrum” demiş. “ne diyorsun kardeşim, sen deli misin” demişler? o da cevap vermiş: ”şart midur?”
ya işte böyle. bir avrupa şampiyonası daha geride kaldı. yarı finale kadar geldik ama sonunda elendik. canımız saolsun. ne demişler; yarım elma gönül alma. milli takım için çalışan; federasyon başkanından malzemecisine, krampon vidalayacısından peter cech’ e kadar herkese teşekkürü bir borç biliriz.
ankara’yı sıcakların iyice rehin aldığı, fidye olarak da kar helvası istediği şu temmuz günlerinde gene ellerinizdeyiz. ilkokullarda ve bazı dil kurslarında bop diye bir sayı oyunu oynanır, bilirsiniz. işte bu bizim ilk bop sayımız.
nazife demir, pamuk prenses masalındaki kötü kalpli kraliçenin evde kalmış torununun hislerine tercüman olduğu “ayna ayna söyle bana” adlı yazısıyla mizah maratonuna devam ediyor. elif karadenizli, çağdaş ve güldürüklü bir demet ezop masalının güzel bir çevirisini yaptı. “ezop şehirde” adlı yazı amerikalı yazar yoni brenner’a ait. hayri vaka ise “gafur balsa’nın akıllara durgunluk veren hikayesi”ni yazdı. kendisi bu yazıyı malatya’da askerliğini yapmakta olan canından çok sevdiği abisine ve kafka’ya armağan ediyormuş.
sabıkalı yazarımız esrar baz ise nelere parmak bazıyor bir bilseniz…ooo…dövmeler, maymunlar, tahtalar, haziranlar, hazinler, piercingler, çibidipler ve dipler. öyle bir defans yapıyor ki ne servet’i sakat ne de emre’si cezalı. üstelik en iyi savunma önde basmaktır demişler.
bu sayıda yeni bir yazar kadrosu daha açtık. kendisiyle oynadığımız köşe kapmaca testini başarıyla geçti. abd’den bildirecek, güleç ve bildirgeç bir yazar olan çilek çilli. köşesinin adı “yeşil panjurlu köşe” final yazısı da ephraim kishon’dan. kadrolu çevirmenimiz ve editörsel patronumuz edip üryani çevirdi üstadın “adalet görecelidir” adlı kısa oyununu. her ne kadar olay israil’de geçse de siz onu taksim-kadıköy hattında oluyormuş gibi düşünebilirsiniz.
ağızda, biraz hayvanat bahçesine gitmiş gibi bir tat bırakan bu sayının, son sayfasında küçük bir sürpriz var. fakat muhtemelen siz onu bu yazıyı okumadan önce gördünüz çünkü biz türkler, ya fiyatına bakmak için ya da eskiden gazetelerde spor sayfalarının en arkada olmasının verdiği alışkanlıkla önce en arka sayfaya bakarız. şiiri imzasız yayınladık, o kadar da gizem olsun değil mi?
bize elektronik posta yollayan, düşüncelerini ve gülüncelerini paylaşan, yazı gönderen, domates atan, yumurta kıran herkese teşekkür ediyoruz. devamını da bekliyoruz. unutmayınız, delilik çeşmesi aktıkça kapılar açık kalmaya ve cereyan yapmaya devam edecek.
delidefteri@gmail.com