Hüseyin Cöntürk’ün Şiir Görüşü

Giriş

Türk şiiri eleştirisinde Hüseyin Cöntürk deyince akla nesnel-bilimsel eleştiri gelir,nesnel-bilimsel eleştiri deyince de Hüseyin Cöntürk’ün şiir görüşünü hatırlarız.Cöntürk şiir üzerine görüşlerini ‘Çağının Şairi’ adlı kitabında bir araya getirmiştir.Cöntürk’süz bir ikinci yeni,ikinci yenisiz bir Cöntürk de düşünülemez.İkinci yeniyi kökünden düşünmek,temelden kavramak istiyorsak Cöntürk’e başvurmak zorundayız.’Çağının Şairi’ kitabı,şiir eleştirisini ciddiye alan herkes için temel bir başvuru kaynağıdır.İkinci yeniyi okumak,kavramak ve anlamak için ‘Çağının Şairi’ kitabı önemini bir kez daha belli eder.Bu bellilik alanı içinden Cöntürk objektif bir bakış getirir şiire.Modernist şiirin doğasına ilişkin beğeni ölçütleri geliştirir ve yine bu kitapla birlikte modernist şiire dair yeni bakış açıları ediniriz.Cöntürk’ün şiire yaklaşımı,kişisel yargıların ötesinde,bir bilim adamı disiplini üzerinden temellenir.Yarı öznel yargılar barındırsa da son derecede ciddi ve tarafsız bir bakış açısıdır bu.Bir edebiyat mühendisidir Cöntürk,titiz bir yol alıştır eleştiride.Önce teorisini belirler,bu belirlediği teori uyarlama niteliği taşısa da dönemin koşulları düşünüldüğünde ciddi bir atılımdır.Bu bağlamda Hüseyin Cöntürk’e Türk edebiyatında modern eleştirinin başlangıcı diyebiliriz.Biz bu yazımızda modernist eleştirmen olan cöntürk’ün şiir görüşünü ele alacağız.

Şiirde öz-biçim meselesi

Türk şiiri poetikasında şiiri öz ve biçim diye ikiye ayırıp ele almak,şiire dair bir yaklaşım biçimi getirebilmek bakımından önemlidir.Başından beri tarşılagelen bir konudur bu.’Özün zorunlu kıldığı biçim’ ya da ‘biçimin gerektirdiği öz’ gibi tartışmalar poetikaya bazen bir kısır döngü bazen de bir açılım getirmiştir.Bu ikili ayrım açısından şiire bakmak sağlıklı bir sonuç vermeyebilir.Yine de şiirde öz ve biçim ayrımı,şiir üzerine konuşmanın yollarından biridir.’Düşüncenin şiir’ ya da ‘şiirin düşüncesi’ dediğimizde mesele dönüp dolaşıp şiirde öz-biçim noktasında odaklanır.Bu biraz da bütünlüklü bakamamaktan kaynaklanan bir meseledir:

"Oysa ki şiir bölmesi(estetik bölme)diye yaşamdan ayrılmış bir bölme yoktur.Şiir, kendisinden "önce" gelen bazı şeylerle kendisinden "sonra" gelen bazı şeyler arasında yer alan bir varlıktır.Bu yer alışta şiir,öncesine ve sonrasına öylesine kaynaşmıştır ki,nerde başlar nerde biter,her zaman belli olmaz.Yani şiir dediğimiz şey öz ve biçim birliğinden büyük de olabilir küçük de."

Şiir söz konusu olduğunda şairin tutumu bu meselede mesafeli ve dengeli bir tutum sergilemektir.Yani ille öz dediğimizde aşırıya kaçtığımız gibi ille biçim dediğimizde de aşırıya kaçabiliriz.’Öz’e aşırı bir önem atfettiğimizde "ideolojik şiir" ya da "entellektüalist şiir" tavırlarında görüleceği üzere ‘biçim’i gözden kaçırma tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz."Formalist şiir","biçimci şiir" tanımlarındaki gibi özün,içeriğin,mesajın gözden kaybolmasına sebep olabiliriz:

"İyi şair şiirin içinde ne var dışında ne var iyi bilir.Ya da hisseder.O,biçime önem vermez.Öze de önem vermez.Bu ikisinin ilintilerine önem verir.Ayrıca,ona göre şiir denen varlık,öz ve biçim toplamından fazla da olabilir az da."

Öz ve biçime güvensizlik

Poetikada genellikle özün yüceltildiği ya da biçimin üzerinde fazla durulduğu görülür.Mesajın(ileti)esas amaç kabul edildiği durumlarda şiirin bir işçilik(şiir işçiliği,şiir üzerinde titizlikle durma)sorunu ihmal edilir.Biçime aşırı eğilim gösterildiğinde ise,şiirin bir şeyden.bir özden hareketle yazıldığı gerçeği güme gider.Biçime yüklenmek,aşırı biçimci bir tutum sergilemek,şiiri sadece bir "kelime sanatı" olarak görmek tehlikesini beraberinde getirir.Şiirin bir ‘konuşma gerekçesi’ne sahip oluşu, ‘bir şey söyleyen şiir’ anlayışı,öz ve biçim arasında kurulan ilişkiye bağlıdır:

"Gerek öz gerekse biçim kendilerine hayrı olmayan unsurlardır.Öz biçimin biçim özün hizmetinde olduğu müddetçe hayırlı olurlar.Bir özcü biçime bir biçimci öze önem verdiği oranda ereğine yaklaşmış olur."

"Şiirin birimi şiirdir" der Sezai Karakoç."Kendine mahsus bir özü olmayan şiirin biçimi de yok demektir.Var gibi görülen ses ve geometri,sadece boş bir kalıptan başka bir şey olamaz.Nasıl ki maskeye de insan yüzü denemez.Öte yandan biçimi olmayan şiirin özü de yok demektir.Yüzü olmayan insan olmayacağı gibi,şekilsiz şiir de olamaz."

Şiirde öz-biçim meselesine bu zaviyeden de bakılabilir.Öz ve biçim birbirine kopmaz bağlarla bağlıdır.Öz ve biçime bir gereklilik ya da zorunluluk ilişkisi açısından bakamayız.Biçim özü değiştiriyorsa öz de biçimi değiştirir gibi bir yaklaşım söz konusu olamaz.

Dilin etkisini artırmak

‘Öz’deyince neyi anlıyoruz?Fikir mi mesaj mı zihnimizn ürettiği şeyler mi?İdeolojik önyargılarımız mı?Dünya görüşümüz mü?

"Belirli özlerin başlıcaları,haberler,bilgiler,kurartılar,"zihinsel buluşlar"ve tasvirlerdir.Seyrek de olsa duygusal olan belirli özler vardır."

‘Biçim’ deyince neyi anlıyoruz?Öncelikle bunların açıklığa kavuşturulması lazım.Biçim ya da şekil(form),kimilerine göre şiirin dış görünümüdür,kimilerine göreyse ‘ses’tir sadece.Şiirin başından sonuna kadar devam edegelen ses(müziksel ifade sırası)ya da modern mecaz retoriğine göre edebi sanatların(redif,cinas,vb.)kullanışıdır.Cöntürk’e göre biçim deyince,şiirde şu bölümleri anlıyoruz:

1.kelimelerin biçimi

2.kelimelerin bir cümle(ya da cümleler kümesi)içindeki diziliş biçimi.(sentaks biçimi)

3.cümlelerin(ya da cümle kümelerinin)aralarındaki diziliş biçimi(kuruluş biçimi)

4.vezin ve ayak biçimi

5.kelime dizilişlerinden ileri gelen ritim biçimi.

Şiirde önemli olan,biçimin değiştirilip çağının duyarlığını vermektir.Biçimin değiştirilmesi çeşitli yollarla yapılır.Şairin dilin etkisini artırmak için yukarıda verdiğiz sınıflamada olduğu gibi önce kelimelerin biçimlerini değiştirir:

"Bir şair kelimeleri seçer de yerine koyar,seçmesini ne kadar iyi yapabilirse şiirinin başarı ihtimali o kadar artar,kelimelerin seçildiği hazine millet dilidir,daha doğrusu güne kadar şiirde kullanılagelen kelimeler hazinesidir.Her şair bu hazineden faydalanmakla beraber bazı kelimeleri başka kelimelere tercih eder,bazı kelimeleri ötekilerden fazla kullanır.Bu ona kendisini öteki şairlerden ayıran bir deyiş özelliği (üslup) kazandırır,etkilik niteliği verir.”

Türk şiirinde ikinci yeni’yi düşündüğümüzde,bu deyiş özelliği(üslup) ve etkilik niteliği ,kelimelere yükenen şiirsel yük ve değer bakımından bir kez daha önem kazanır.İkinci yeni’nin "kelime" anlayışı ve şiirde kelimenin yeri ve kullanılış biçimi alışılmadık ve yenidir."Şaşırtı"ya ve "jest"e dayalı kelime kullanımı,her yönden farklı bir iletişim biçimini önerir:

"Etkilik niteliği bir de yenici olmak suretiyle kazanılabilir.Bunların da çeşitleri vardır:(a)o güne kadar şiirde kullanılmayan,kullanılmaktan kaçınılan kelimeleri şiire sokmak.Bunlar ayıp kelimeler olabileceği gibi,sesçe çirkin,ağızda çıkması güç kelimeler de olabilir(b)yeni kelimeler türetmek.Bu hele dilimizin Türkçeleşmesine ve anlaşmasına çok önem verildiği bu sırada şairlerin fazla emek harcadıkları bir alan.(c)kullanılagelen kelimelerin biçimini bozarak yeni kelimeler yapmak,deformasyona gitmek."

Kelimelerin diziliş biçiminde yapılan bir yenilik,bir şaire üslubunu,etkilik niteliğini kazandıran bir şiir-içi sorundur.Her şair,kelimelerin diziliş biçimi duygusunu,önceki şairlerin şiirlerine dikkatini yoğunlaştırarak edinir.Şiir dili düzyazı dilinden farklı ve özgündür.Düzyazıda kelimeler tek bir anlamı vermek şartıyla kullanılırlar.Tek boyutlu ve tek anlamlıdır.Gramer kurallarına uymak zorunluluğu vardır.Düzyazının bittiği yerde şiir başlar,diyebiliriz.Şiirde gramer kuralları çoklukla yerinden edilir,bozulur,deforme edilir.Yine şiirde şaire özgü özel sentaks biçimleri kullanılır:

"Yeni şiirde kelime dizilişi düzyazı(nesir)dilindeki kelime dizilişinden ayrı olarak,kendi niteliklerine,bu niteliklerin gelişmesine bağlı olmak üzere bir özellik yüklenir.Şiirdeki sentaks biçimi duygusunu şairler dünden gelen şiirleri okuyarak edinirler.Şairlerin çoğu bu diziliş biçimlerine uyarak şiir yazarlar.Yalnız kimisi,diziliş biçimler içinden bazılarına daha çok yakınlık gösterir,daha çok onları kullanır.Bu da ona bir deyiş özelliği(üslup),bir etkilik gücü kazandırır."

Şairdeki biçim kaygısı,ifade etmek istediğini daha etkili bir şekilde aktarmaktır.Cöntürk’ün mısraların aralarında kuruluşu dediği cümlelerin diziliş biçimi diye de ifade edilen biçim deneyine örnek olarak ikinci yeni’yi gösterebiliriz.ikinci yeni’de bu yöntem yeni bir gerçekliğe varmak içindir.Ya da anlatmak istediğini farklı,özgün ve vurucu bir biçimde ifade etmek amacıyladır.Buradan yeni diziliş biçimlerine,yeni ifade olanaklarına ulaşılır.Amaç;dilin imkanlarını genişletmek,kelimeye bugüne kadar verilmeyen bir yer vermektir.

"Genel olarak yazıda kuruluşu incelemek,yükü anlaşılabilir bir bütünlük gösteren söz parçalarını(cümleleri)yan yana getirirken gözetilen özellikleri incelemek anlamına gelir.Söz parçalarından başka,bunlardan meydana gelen daha büyük bütünlerin birbirine göre duruş yerlerini incelemek de buraya girer."

İkinci yeni’nin dil tutumu,ifadeye fazlasıyla önem vermektir.Bu bazen dile rağmen dili aşan bir mahiyet taşır fakat her şeyden önce dile mukavemet gösteren dille cedelleşen bir tavırdır bu.İkinci yeni şairinin derdi,ifade dolayımındaki ‘insan’dır.İnsani özün peşindedir ikinci yeni şairi:

"Bugünkü şiirle biraz ilgisi olanlar görmüşlerdir ki şimdiki şairlerin büyük bir kısmı karşımıza dünkülerine benzemeyen,dünkülerini bozan "yeni" kuruluş biçimleriyle çıkıyorlar.Bunun bir sebebi.anlatmak istedikleri özlerin yenilik ve inceliklerinin hakkını vermek,onları daha etkili bir biçimde anlatmak kaygısıdır."

Sonuç

İkinci yeni’yi köklüce anlamanın ve kavramanın yolu Cöntürk eleştirisinden geçer.Yukarıda ifade ettiklerimiz ikinci yeni’nin sadece bir yönüne ışık tutan bir yaklaşımdır.İkinci yeni’yi bütünlüklü ele almak ve etraflıca araştırmak,Cöntürk’ün yazılarının toplandığı "Çağının Eleştirisi" kitabını temel kılavuz yapmakla mümkündür.Kuşkusuz Cöntürk biraz da teknik demektir.Cöntürk’ün tekniği,şiire dikkati,şiiri ele alış biçimi,nesnel ve tarafsız bir yaklaşımı içinde barındırır.Metnin işaret ettiğini,yine metnin içinde aramak ve bulgulamak,metne bir nesne gibi dışarıdan bakabilmektir.Şiir eleştirisinde bu yaklaşım tartışmalı bir bakış içerse de günümüz şiirinin sorunlarını düşündüğümüzde,Cöntürk’e gitmek bir zorunluluk hatta bir gereklilik halini alır,çünkü yazılmakta olan şiirin hemen bütün sorunlarının temelinde,ikinci yeni’yi yanlış okumak,yanlış anlamak vardır.Türk şairi,meselesinin bir çözüme kavuşması için Cöntürk’e kulak vermek zorunda.İkinci yeni’yi yağmalayıp durmanın bir sonu olmalı diyoruz.Çünkü bu güne kadar hep bu yapıldı.Mısra kuruluşu itibariyle olsun şiirsel duyuş olarak da topyekün ikinci yeni’nin mukallidiyiz.Şiirin mesele taşıyıcı bir güce ulaşmasının yolu,ikinci yeni’ye nüfuz etmekten,ikinci yeni’yi temelli kavramaktan geçiyor.Bunun yöntemi bir Cöntürk bakışı,dikkati ve inceliğini göstermektir.Her yönüyle Cöntürk biraz da ikinci yeni demektir.

Not:Bu yazımda Hüseyin Cöntürk’ün "Çağının Eleştirisi" adlı eserinin YKY baskısındaki "Çağının Şairi" bölümünden yararlanılmıştır.Alıntılar Hüseyin Cöntürk’e aittir.

Bir yanıt yazın