YENİ BİR DİRİM HABERCİSİ:ORUÇ VE RAMAZAN

Oruç ve Ramazan,içinde bulunduğumuz varoluş macerasının aslını-esasını yeniden düşünmek için bize yeni bir imkân sunabilir.Kırgınlıklar,yeniden inşa etmeler,sıkıntı,neşe ve hüzün gibi ruh halleri,benliğimize kilit vuran olumsuz yönlenmeler,insanlığımızın yıpranan ve pörsüyen yanları,kaç kalbi kırıp kaçını onardığımız,vaat ettiğimiz gül bahçeleri,mesafeler,mesafeli duruşlar,bodoslama daldığımız kasaba lokantaları,anılar,çarpışan kemik sesleri,çekimser durduğumuz şehre yürüyüşler,bir idealin yaşatılması adına dökülen zihin terleri vs. vs. Tüm bunlarda dikkati çeken;bir ‘kök fikri’nden yoksun oluştur.Temellerin sağlam tutulamayışı,bir Temel İlkeden uzak duruş,yaşadığımız ‘Gerçek Zaman’ ın bilincine varılamayıştır aynı zamanda.Üstad Sezai Karakoç’ a göre ‘gerçek zaman’ ‘oruç’ladır.Biz sükûnetimize,tenhalığımıza ulaşmak istiyoruz.İsteğimiz samimiyet yüklüdür.

Metropol şehirlerde tutunamayanların sağlam bir kulpa,zengin bir hazineye,ruh hazinesine (gönül zenginliği der buna yol ehli) ulaşması,bunun yanında,küçük/dar ve karanlık kasabalarda sıkıntının bunaltısını yaşayanların da genişliğe kavuşacağı,en büyük umudumuz.Öyle irad ediyoruz ki oruç bir ”ruh şöleni” dir.Gönüllerin bayramı.Lirik bir şölen.Ve ilk bakışta tanınmak istiyoruz:Yüzümüz ‘nûr’ ile aydınlanmalı. ‘Oruç’ ile olgunlaşmak,oruç ile kendimizi tanımak istiyoruz.Kendimizi idrak ettiğimiz ân,orucun bizde biriken anlamı billurlaşacak, ‘kök’lerimiz serinleyecektir.

Yitirişler her zaman hüzün veriyor.Kim kaldı şimdi dağ gibi devrilmeyen ‘irade’lerden, ‘şuur’lardan, ‘hafız/a’ lardan,insan oluşun anlamına varan mücadele erlerinden,oğullarının rızkı için tepeden tırnağa ‘ter’ kesilenlerden,iz’an sahiplerinden,geniş görüşlülerden,kutsal için dalgalanan okyanus yüreklilerden,hani nerede kaldılar;oysa küçük bir oğul sızısı bırakıp gittiler onlar,nûr içindeler,nûra batmışlar,bir ağaçtır onlar;kökleri bu güne,ta oruca kadar uzanırlar.

Her oğul ‘metafizik bir ışık’ tır babanın gözünde.Bu ise ‘oruç’ladır,orucun aydınlığıyladır daha çok.Oruç, oğulun gözüne ,baba yanında bulunduğu için,daha bir gerçek görünür; ‘gerçek’ ten daha ‘gerçek’.Zamana sahiciliğini veren,orucun anlamıdır,Sezai Karakoç,bu duruma,gerçek bir şair olarak kayıt düşer:

”Gerçek gün doğuşu,gerçek kuşluk;gerçek öğle;gerçek ikindi;gerçek akşam ve gün batışı,gerçek gece ve yatsı,Oruçla.”

Oruç metamorfozdur.Her yönüyle insanı dönüştürür,yüreği ve kalbi dezenfekte eder,tazeler,yetiştirir ve olgun bir kalıba sokar.Özgürlüğün içe doğru olduğu bir biçim ve öz güzelliğidir bu.İnanç erinin ruhu yepyenidir artık.Yeni bir söz,daha biçimlidir dile ve kalbe dökülürken.Oruç dolayımında ruh/öz yıkanır,canlanır,ve yine oruçladır ki özümüz dirimsel bir güç kazanır.

Oruç ,Sezai Karakoç’un ifade ettiği anlamda ‘başka bir dünyanın meşaleşi’ gibidir.Önümüzü aydınlatır,ufkumuzu genişletir,bize yeni bir ruh katar,bizi zengin kılar,kötü eyleme karşı bir kalkandır adeta.Sezai Karakoç,çocuklukta oruçluyken üç duyguyu yaşadığımızdan söz eder:Kutsal korku,kutsal sevgi,kutsal heyecan.Çocuk,Oruç ve Ramazan dolayısıyla ‘Mutlak Gerçeğe’ ,Mutlak/a kanat olur,yüreği yeni bir dirimle sapasağlamdır.Hemen her zaman Oruç ve Ramazan,yeni bir dirilişin habercisi,dirimsel bir güç ve bu anlamda diriliği Mutlak’ın ikliminde yaşamak ve tecrübe etmektir.

Bu evrende varoluş serüvenini yaşayan bizler,her yıl gelen bu ”Ramazan Ruhu” yeniden düşünmek zorundayız.Bu düşünce bizi Mutlak/a kanat yapacak, ‘ışıkların zaferi’ni her gün gelen yeni günle seyre dalacağız.Birey olarak da topluluk olarak da zincirlerin kırılıp içe doğru özgürlüğün yolu Ramazan ve Oruçladır.Sanılanın aksine Oruç bizi sınırlandırmaz,ruha doğru özgür bir dalgalanmadır.Aklımızın betonlar arasında yaşaya yaşaya katılaşan/köleleşen yanını kırıp parçalar,Mutlak Varlık’la yeni bir bağ kurar.

Buraya kadar ‘gelmekte olan insan’a yeni öz oluruz umuduyla kaleme aldığım yazımı,yine bir diriliş eri olan Sezai Karakoç’un sözleriyle, ‘gelmekte olan insan’a hitaben bitirmek istiyorum:

”İşte oruç,külü deşer,betonları kırar,eskiyen dünyayı tazeler,alışkanlıkları elâstikleştirir,donmalarını önler,içgüdüleri pırıl pırıl yapar,insanı melânkoliye düşmekten,yani eşyayla ilgisini kesmekten korur,kâinatı yeniden yaşanmaya değer bir yer haline getirir,insanı yeni doğmuşcasına yaşamaya hevesli,iştihalı bir yeni insan yapar.”

Bir yanıt yazın