Her şeyin tüketim miktarı ve tutarı mukabilinde mübadeleyi geçerli kıldığı günler… Hiç birisi değil; maliyet hesapları, diğer kalemler ve kar. Satın alınılarak sahip olunan mal ve hizmetlerin mantığı ile biçimlendirilen toplumsal hayat -Demek ki çeşmelerden konuşmak kolay olsa da meramımız güç anlaşılacak. Çünkü çeşmeler, kaynağı kuruduğunda veya en basitinden suyu kesildiğinde hayatın dışına itilmişliğin içler acısı görünümüne karşın, “su hayattır” mütearifesince tıpkı suyla canlılık ilişkisinin şen, hayat dolu tanığı gibidirler. Bu tanıklık, karşılık beklemeden vermenin tükenmişlik olamayacağının eşsiz misalidir de. Nedendir, hayrat denilince ille de çeşmelerin belirmesi zihinde? Kolay yapılabilirliğinden ya da masrafı az gelmesinden öte bir anlamı yok mudur bunun? Ölüm sonrası dua ile yad edilme beklentisi içinde bir eser bırakmadır da yine de yabana atmamalı, çeşmelerin insana benzerliğinin ya da suyun rahmet, rahmetin şükürle karşılanmasının gayri iradi olarak deringörüyü dillendirmeye muktedir olmasıdır belki de. İlle de bir kitabe ile dua talebi gerektirmez anlamına gelir bu düşünce. Karşılık beklemeden veren, paylaşılması gerekeni tereddütsüz paylaşan, her daim faydalı olamaya çalışan insan ile bir benzerlik elbette. Kimileri suskun, sıkılgan görünümlü, dünyada yaşadığı için sıkıntı çektiğini düşünebilir bu benzerliğin hatırlatacağı insanı bir yerde. İddiasız değil, kelimenin tam anlamıyla iddialı fakat iddiası duanın gerekliliğini bilip, sınırında durulan, haddinin bilincinde kişileri hatırlatmalı. Hatırlatmalı yine de: Görüntü ve meta istilasının görmemiz gerekenin ne olduğuna dair mülahazada bulunmamızı engelleyici etkisi gündelik hayatımızı etkisi altına almışsa da bu insanlar ve çeşmeler uzakta değil, uzamımızda hala. En kötüsü bilimcilik ile kodlanıp, buzhanede tutundurulmanın yanı sıra ideolojik yaftalamalarla sakıncalı ilan edilmişlik haline kapılmışlık olsa gerektir. Bu cümle Mehmet Kaplan’ın şahsında söylenmiştir diyerek nokta koyacağım da çeşmeler takılıyor aklıma; çeşmeler felsefesi değil mi? (Aralık dergisinin 17. sayısında (2004 haziran-temmuz-ağustos) yayımlanmıştır. )