ANIMA MUNDI:
İsmet Özel’in Poetika Sözlüğü (*)
“Dünyaya ne halimiz varsa görelim
diye gelmedik; dünyaya gelişimiz
halimizin ne olduğunu öğrenelim diyedir.
Şiirle halimin ne olduğunu merak ettiğim
için meşgul oldum” İ.Ö.
Açıcı Olmalı Şiir: Günümüz Türkiye’sinde yayın alanını kaplayan şiirleri önceden hazırlanmış ve defalarca uygulanmış formüller içinde kalan, tanımlanabilir ufuklar içinde kalan ve en önemlisi bir başka yazılı metne ‘tercüme edilebilir’ cinsten şiirlerdir. Oysa ülkemiz Batılılaşma sürecine girdiğinden beri şiir hayatımızdaki yerini edebiyat ve toplum meseleleri karşısında açıcı (Arapçası fâtih) olmakla kazanmıştı. Bugün yine bizim için önemini koruyacaksa, bize yeni bir bilinç alanını açmakla bunu başarabilir (2006; 42, 43).(**)
Açık Anlatım: Düz ya da açık anlatım bizi şiirselden kurtarıp şiire götürebilir. Şiire özgü öğeler unutulur da bu kez özenci (amateur) felsefe yapılmaya kalkışılırsa götürmeyebilir de. Ama açık anlatım gidilmesi zorunlu bir yoldur, yoksa bu otuzbirin insanı irdelemeden sürüp gideceği vardır (2006; 23).
Asalak Şiir/Şair: Günümüzde yayın alanını kaplayan şiir asalaktır. Yalnızca başka gövdeden beslendiği için değil, aynı zamanda köklerini halkın içine salmadığı, intellect’in baskısı altında ezildiği için böyledir. Şiirdir diye sergilenen metinlerin eskitilmiş anlatım imkânlarını yağmalanması sonucu ortaya çıktığını kim gözden gizleyebilir? Şiirin gürlük döneminde birçok şairin belirli bağlamlarda kendine özgü kıldıkları kelimeler fütursuzca tekrarlanmakta, mısra tekniği sanki birçok şairi özgün kılmamış gibi anonimleştirilmektedir. Bir bakıma verilmiş örnekler üzerine alıştırma yapılıyor gibi. Yenileştirici tekniğiyle göze çarpan şairle karşı karşıya değiliz (2006; 39).
Şairler kendi işlevlerini ancak hiçbir “düşünsel” metnin yüklenemeyeceği ağırlıkta bir sorumluluğu omuzladıkları zaman yerine getirebileceğini ileri sürseler, karşılarında politik-felsefî-bilimsel bir cephenin kurulacağını ve bu cephenin tehditkâr bakışları altında soğuk terkler dökeceklerini biliyorlar (2006; 39).
Türk şirini aydınlar katında gözden düşüren, sonra da asalaklaştıran etken edebiyat dışı, şiir dışıdır. Şiir dışı bir etkenin şiiri köklüce etkilemesinde bir yanlış yok. Elbet şiir, kendisi olmak için kendinin dışına çıkar. Budur ki şiiri “artistik bir gösteri”imiş gibi nazım içinde tıkanıp kalan bir söylem olmaktan kurtarır. Nitekim, Türkiye’de şiir önemini toplumun kavrayış tarzının geride bırakılması düşüncesi doğduğu zaman kazanmıştır. Şiir önem sahibi olduysa bu, ülkemiz insanının kendine kimlik arayışına dolaysız bir araç olabildiği içindir (2006; 40).
Son on yılda asalaklaşan Türk şiri, edebiyat dışı, şiir dışı etkenlerin yanı başında, o etkenlerle baş edebilecek ağırlık ve güçte bir söylem getirememekten ötürü asalaklaşmıştır (2006; 40).
Türk şiirinin bugün parazit olduğunun en belirgin kanıtı şairlerin ait oldukları ideolojik kampın ve uzlaşma çevresinin düşünsel şemsiyesi altında bulunuşlarıdır. Yani şiir kendi gücüyle değil, toplumsal bir konumun kirasıyla geçinebilmekte, şiire yabancı olan (hatta düşman olan) bir gövdede asalak yaşamaktadır. Şair de gerçek yerinde değildir bugün. Saymaca (conventionnel) şiiri “kıvırabile” bir profesyoneldir artık (2006; 55, 56).
Atılım, Türk Şiirinde Son Büyük: Bkz. Türk Şiirinde Son Büyük Atılım.
Avant-Garde: Kurumlaşmanın, genel-geçer yargılara ödün verilerek öncü (avant-garde), yani henüz genel bilinç düzeyinde yankısını bulamayacak kadar esas meseleye yaklaşmış bir şiirsel ses (2006; 41).