Biçim: Bilimin ve felsefenin alanları dışında şiire de bir alan tanımanın gerekliliği var ortada. Bu alan bana kalırsa şiirin biçimidir. (Biçimi öz-biçim ayrımı dışında düşünüyorum, şiirin kendine özgü nesi varsa –örneğin belirsizliği- onun biçimi oluyor benim gözümde.) Şiir de kendi başına insan gerçeğini ele almanın özel biçimidir, “söz” bu alan içinde söylendiğinde şiir için geçerli ve gereklidir. Şiirin anlattığı, getirdiği yorum ve şiir içinde tartılan bütün sorunlar şiirin biçimiyle varolur. Yaşamanın bir baş dönmesi olan imge, bu biçimin en başta gelen öğesidir (2006; 23).
Conventionnel Şiir: Bkz. Saymaca Şiir; Filancalardan Olmak..
“Çağdaş Eleştirel” Gücümüz: Şiirle olduğu kadar diğer düşünce ürünleriyle de “çağdaş eleştirel” gücümüzdeki noksanlıklar bizi zor durumda bırakıyor (2006; 61). Bkz. Düşünme Kalıpları-Şiir.
Çarpıcı İfadeler: Yirminci yüzyıl bana bir şey öğrettiyse bu şey, her gösterişin bir sahtekârlık olduğunu anlamamdır. Dolayısıyla bir şeyi anlatabilme gücünü göstermenin yolunun çarpıcı ifadelerden ve hatta etkili araçlar kullanımından geçmediğini artık biliyorum (2006; 13).
Deneyim: Bkz.Şiir Bir Deneyimdir.
Düşünce Süzgeci: İmge bütün hızını kendiliğinden olmaya borçludur. Düşüncenin katı baskısını üstünde taşımaz. Kendi başına bir duyarlığın ödün vermeden biçimlendiği özgür bir kuruluştur. İmgenin sağladığı özgür (hatta amaçsız) ortam şiiri nereye götürür? Çağdaş bir eleştirel güçle sınırlanmadığı sürece hiçbir yere. Yani yere basmaz, asılı kalır havada. Çağdaş eleştirel gücü belli bir duyarlık düzeyinin ve şiir eğitiminin sağladığı bakış açısı olarak tanımlayabiliriz. İşte, imgenin yaratıcı gücü, ozanın yaşadığı ile ve eleştirel gücü ile işbitliği etmek zorundadır. Düşünce süzgeci dediğimiz şeyin işlediği yer burasıdır (2006; 18)
Düşünme Kalıpları-Şiir: Yaşayabilmek için gerçek veya sahte, tutarlı veya tutarsız, dar veya geniş kapsamlı bazı düşünme kalıpları benimseriz. Benimsediğimiz bu düşünme kalıpları derece derece bizim bilim anlayışımızı, ideolojimizi, dünya görüşümüzü oluşturur. Şiir, gerek şairin bir verimi olarak, gerekse okurun edimi olarak bu düşünme kalıplarının bir uzantısı, simgesel bir ifadesi değil tam tersine bu düşünme kalıplarının dayanaklarının sağlam olup olmadıklarının sorgulanmasıdır. Şiir bir dirim öğesi olarak her türlü ön-kabullerden oluşmuş kalıpcesetleri yerinden ederek belirginleşir. Fakat şiirin bu dirimsel atılımı bütünüyle denetimsiz, dayanıksız bir patlama olarak ortaya çıkmaz, şiirin dille kayıtlı dolaylarını, “contour”unu şairin çağdaş eleştirel gücü çizer. Eğer Türk şiirinde bugün bir güdüklük varsa bunun kaynağını genç veya yaşlı Türk şairlerinin çağdaş eleştirel güçlerindeki noksanlıklarda aramanın isabetli olduğu görüşündeyim (2006; 60). Bkz. Günümüz Türkiye’sinde Şiir.