Bir Kitap: “Türk ve Alman Poetikasının Kitabı”

1. Türk ve Alman Poetikasının Kitabı, Ahmet Sarı, Salkım Söğüt Yayınevi(Erzurum), Konya 2006, 415 s.

Kısa Ahmet Sarı Biyografisi: 1970 yılında Almanya'nın Düsseldorf kentinde doğdu. 1984 yılında Almanya'dan Türkiye'ye (Erzurum) kesin dönüş yaptı. 1993 yılında Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Thomas Bernhard'ın Öykülerinde Normaldışı Davranışlar başlıklı çalışmasıyla yüksek lisansını (1995), Türk ve Alman Poetikasının Kitabı başlıklı çalışmasıyla da doktorasını tamamladı (2003). Halen Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Continue reading

Şiiri Özlüyorum’un 18.Sayısı Ekim’in İlk Haftasında!

   İÇİNDEKİLER
 
Necmiye Alpay- Şiirle İktidarın Serüvenleri / S:1-2
Sabit Kemal Bayıldıran- Çıktım Şiir Dalına 3 / S:3-4
Ahmet Ada- Kanto XXXIII (Şiir) / S:5
Osman Olmuş- Üç Top-Beş Band (Şiir) / S: 6
Zeynel Çok- Dağ/ Dağa- Nihal Abla- Tuğra (Şiir) / S: 7
Hüseyin Çiftçi- Dizeler (Şiir) / S:8
  Continue reading

Postmodernizm ve Şiir

" 'Muhtaç İnsan' olarak Postmodern Özne: Postmodern ve Hipermedyalaşmış Bir Toplumda Kimlik Oluşumu ve Şiir" adlı pdf formatında hazırlanmış yazıyı aşağıdaki bağlantıdan indirebilirsiniz. Yazı Aralık dergisi için İbrahim Bektaşoğlu tarafından çevrilmiştir.dosyayı indirmek için  bağlantıyı tıklayınız.  http://xn--aralkedebiyat-69b.com/wp-content/uploads/postsiir.pdf

Ey Türk Okuru

Edirne’den Kars’a Türk okurunun profiliTürk okuru, son yıllarda tarih kitaplarını elinden düşürmüyor. İnternette kitap satışı yapan İdefixe’in araştırmasına göre, Türk okuru, tarihi anlatan roman ve araştırmaları tercih ederken, Türkiye’nin en çok okuyan ilinin de İstanbul olduğu ortaya çıktı. Hangi iller hangi kitapları okuyor, en çok talep hangi kitaplara? İşte araştırmanın sonuçları…

Temsil

TEMSİL: (ing. representation)
1- Genel olarak, bir nesnenin (söz gelimi bir kavram, kişi ya da zamanın) yerine bir başkasını koyma, geçirme veya ikame etme.
2- Bir şeyin, bir olgunun ya da nesnenin, dışsal bir gerçekliğin başka bir düzlemde, dil ya da düşüncede, aynen hiçbir anlam veya içerik kaybı olmadan yansıtılması, betimlenmesi
3- biraz daha özel olarak da, göstergelerin anlamlarının yerine geçirilmesi.
4- Siyasette, bir kurumun, bir topluluğun, sosyal bir grup ya da sınıfın sözcülüğünü yapma, onlar adına, çıkarlarını koruma amacıyla hareket etme. Bu bağlamda, genel iradenin sadece milletin temsilcileriyle vücut bulabileceğini ve yalnızca bu vekillerle ifade edilebileceğini öne süren ulusal egemenlik teorisine temsil teorisi denmektedir. Modern düşüncenin en önemli kavramlarından biri olan ve özne-nesne, temsil eden temsil edilen, gösterge-gösterilen ikiliğini varsayan temsil kavramı ilk kez olarak Nietzsche tarafından sorgulanmıştır. Politikada demokratik temsile inanmayan, epistemolojik nesnellik konusunda fazlasıyla kötümser olan Nietzsche’nin demokratik temsile karşı çıkmasının esas nedeni, onun bu tarz bir temsilin toplumda sayıca çok olan güçsüz ve vasati bireyler üzerinde tahakküm kurmalarına imkan sağladığı inancıdır. Özellikle resimsel anlam teorisi bağlamında temsilin doğası üzerinde yoğunlaşan Ludwig Wittgenstein da, dilsel görecilikle dilin indirgenemez çoğulculuğunun bir şeyi, bir gerçekliği temsil etmeyi imkansız hale getirdiğini söyler. Aynı şekilde, temsil pratiğinin son 300 yıllık tarihini inceleyen Foucault, 17. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında temsilin yansız, nesnel, bilinçli ve evrensel bir düşünce olduğunu, fakat onun, 19. yüzyılın başından itibaren, özne olarak insanın doğuşuyla birlikte, karmakarışıklaşıp belirsizleştiğini öne sürer. Temsilin özne ve nesnesi arasındaki ikilik kaybolduğunda, onun öznesi ve nesnesi ayrı ve bağımsız olmayıp, sıkı sıkıya bağlantılı hale geldiği zaman, Foucault’ya göre, basit-, doğal-, ve sahici-olmayan bir temsil ortaya çıkmıştır. Postmodernistler de işte bu temelden hareketle, temsilin sıkıcı, aldatıcı, saygısız ve tahrif edici olduğunu öne sürerler. Temsil, onlara göre, hem siyasi, hem de sosyal, kültürel, epistemolojik ve dilsel anlamda, keyfi bir şeydir. Temsilin kötü ve tehlikeli bir şey olduğunu öne sürerken, onu hakimiyet ve tahakkümle özdeşleştiren postmodernistlere göre, aldatıcı, mekanik ve sahtekarca olan temsil, sadece çarpıtmaya işaret eder. (Kaynak: Felsefe Sözlüğü, Ahmet Cevizci, Paradigma Yayınları, 2002)

Modernlik

Modernlik, günün geleneğini-bu her ne olursa olsun-değiştiren polemikçi bir gelenektir, ancak kısa bir süre sonra yerini, gene modernliğin anlık bir tezahürü olan bir başka geleneğe bırakır. Modernlik hiçbir zaman kendisi değildir; o her zaman öteki’dir. Modern olanın ayırt edici özelliği, yalnızca yenilik değil, ötekiliktir. (Octavio Paz, Çamurdan Doğanlar)