GAZZE’14

         “$ayın Ümmet-i Muhammed’e”      

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

 

$: Uluslar arası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

 

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

 

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

$: Uluslararası camiada yalnız kalsak da İsrail’i savunacağız

Hudayinabit İçin İlk Okuma Notu

Hudayinabit, Süleyman Çobanoğlu'nun ikinci şiir kitabı. Ekim 2009'da Profil şiir dizisinin sekizinci kitabı olarak yayımlandı. Cemaatçi edebiyat çevrelerine sevinç çığlıkları attıran kitapla iki buçuk ay gibi -bu zamanda kusur sayılması lazım gelen- mühim bir gecikmeyle karşılaştık. Adını beğendim. Hudayinabit, mevcudiyetiyle hayret duygusuna neden olan, kendi kendisine yetişmiş bitki, ağaç gibi şeyler için kullanılan bir sözcük. Bu kendi kendinelikte Huda'nın, yani Allah'ın ektisi gözardı edilmemiş olsa gerektir. Hudayinabit sözcüğünü insana uyarladığımızda muhtemelen, insanın yaradılıştan gelen mucizevi tabiatına (fıtrat) dikkat çekilerek, kimsenin boş olamayacağı anlamı çıkarilabilir. Dolayısıyla kitabın adı eğer şiirlere etkin bir paydayı imliyor ise hayret duygusu, yanı sıra hikemiyat ikliminden pek şaşmayacağız demektir. Continue reading

Beyaz Savunma İçin İlk Okuma Notu

Pan / Heves Kitaplığı şiir serisinde, iyice daralan, marjinalleşen şiir alanını bir an unutursak, en popüler kitaplar arasına Osman Konuk'un Beyaz Savunma'sı yerleştirilebilir. Seride yer alan kitaplara göre Ateş Akvaryumu'ndan sonra en pahalı olanı Beyaz Savunma: On Lira. Son dönem şiir kitapları içerisinde sözel de olsa okunması önerilen de… Kitapçımızda yoktu; istettik, güç bela edindikse bu nedenlerle… İlk kez okuyacaktım Osman Konuk'un şiirlerini. Dergilerden okumuş olmalıyım ama nedense dikkatimden kaçmış. Eleştirel baktığımdan belki de. Kendini şaire kaptırmak en iyisidir ama zaman zaman elimden gelmez ilk mısralardan sezer, bırakırım çoğu kez okumayı. Okunana değil, kendini okutan şiirler olduğuna inandığımdan bir yerde!.. Continue reading

B0nus’un Anlattığı Hikayeye Giriş-II

4. Barkod Ne, Kolpo Kim?

Barkod, ticari ürünlerin üzerinde yer alan dikdörtgen biçiminde, inceli kalınlı dikey çizgilerden oluşan sembole verilen ad. Bu sembol, b0nus'ta yer alan bir önermeyle gündemimize girmiş bulunuyor: Şiirin tarihi barkod'larla belirlenir. İşlevi, içerdiği referans numarasını barkod okuyucu aracılığı ile bağlı bulunduğu bilgisayara aktarmak.Ürünlere ait bilgiler önceden bilgisayara kaydediğinden, barkod okuyucunun ilettiği referans numarası bu bilgileri harekete geçiriyor ve özellikle ürünün fiyatının Continue reading

b0nus’un Anlattığı Hikaye’ye Giriş-I

 

1. X Değil, Y Değil Belki Z

Pek çoğumuzun ilk kez Cemil Meriç’in denemelerinde karşılaştığı Horatius Flaccus’a atfedilen “Ne gülüyorsun, anlattığım senin hikayen” sözü, ilk bakışta b0nus’un arkakapağında gereksiz bir bilgeliği işaret ediyor izlenimi vermektedir. Çünkü b0nus’ta yer alan şiirler ne görmüş-bilmiş-geçirmiş bir özneden ne de tasavvufi, felsefi veya Uzakdoğu öğretilerinden dolayımsız etkiler taşımaktadırlar. Söz konusu bilgelik değil ama hikaye ise bu çok daha makul ve mümkün sayılabilir. Çünkü, ilk bakışta dilin kemiksiz doğası içinden, herhangi bir sınıra gereksinim duyulmadan, savrulmalardan oluşmuş bu şiirler, hikayeden yoksun sayılmayabilirler de görmüş geçirmişlik nosyonu bakımından olsa olsa çana ot tıkama babında bir bilgeliği temsil edebilirler. Bu tür bir temsil mümkün ama pek kitabi olmadığından makul sayılmaz. Kelimenin tarihsel Continue reading

Şimdilik Adresim

Bestseller’ı ıskalamış ucuz şiirdir cismimi köşeleriyle

örseleyen semtler. Eksik doğduk eksik öldüm diyorum. Keçe

ile kefenlenmemin karışık değil hikayesi. Ciddiyet çağı

sentetik notlar eklemiş uç sözlüğüme. Kısık bakışlar kısık

lambalarla taranmış bir çocuk başı hala cinleri eksik olmayan

aksak değirmenlerde. Kızlar da acı soğanlar doğrarmış ölü

asker niyetine sahanları bakır olan evlerde. Bütün bütüne

eksilmeler olsun istediğim saatler atlasa düşen saç tellerini Continue reading

Şiirin Sahici Gündemine Dair Bir Kitap: Şiirimizde Milenyum Kuşağı

Şiirin Sahici Gündemine Dair Bir Kitap:
Şiirimizde Milenyum Kuşağı(*)

Utku Özmakas, 2000’li yıllar Türk Şiirinde değişim olgusunu çağa özgü göstergeler bağlamında dikkate alan, gerek kendi nesilleri gerekse evvelki nesillerle aralarındaki farklılıklarıyla dikkat çeken şairlere Milenyum Kuşağı adını veriyor. Kuşkusuz bir akımdan söz etmiyor yazar, edilemez de ama yine de en önemli niteliklerinin bireysellikleri olmasına karşın söz konusu çağımız şiirindeki farklılıkları tespite çalışıyor Şiirimizde Milenyum Kuşağı adlı kitabında. Eleştirinin çağına müdahale etmesi gerektiği görüşünden çıkış yapılıyor. Böylece çağının tanığı olmak klişesine karşı, çağının sorumluluğu altına girme cesareti gösterilmiş oluyor. 1975 yılında ve sonrasında doğan şairler çalışmaya dâhil edilmişler ki bugün için en yaşlısı 33 yaşında olmaktadır. Bu yaş sınırının da şiirsel verim açısından yeterli olduğu açıktır. Continue reading

Onlarla Olanlar

Daha çok onlardansınızdır; apartman, market, otonomi, otomobil, bankamatik, internet; görgü, moda, asalet, eğlence, ibadet; her şey onlardandır. Onlardan kopuş imkânsızı istemekle neredeyse birdir. Onlar, fi tarihinden kalma mücerret kitâbenin değişmez kıldıkları, yoksulluk ve yoksunluk ile tekerrür etmesine itiraz gerektirmeyen yanlışlıklar komedyasının tek figüre mahkum toplumsal bedenleridirler. Yani, evvel ile sonranın değil-hulâsası. Continue reading