Ateş Bandosu

Doksanlar ve sonrasında yazılan şiirin, Türk Şiiri’nin durgunluk dönemi olarak adlandırabileceğimiz Seksen Kuşağı süreğinde ortaya çıkmış olmasına karşın bu dönem şiirinden hemen hiçbir etki almamasını tek tek iyi şairlerine rağmen Seksen Kuşağı’nın şiirde dikine bir açılım kazandırma gücünden yoksun oluşuna bağlayabiliriz. Varlığından söz edebileceksek modern şiirin özellikle dolaşımda olan bölümü için en çok izlenen ve etkisi en çok hissedilen ayağı; İkinci Yeni’nin sakınılması zor bir kanal ve tercih imkanı olarak ortaya çıktığına vurguda bulunmamız gerekir. Continue reading

Yara

YARA

(I)

Bir gülün enginden yere doğru sarkışı

Gibi cerenler düşü anısı bozkırının

Kısık sesli bir aryayla saygıyla

Yeniden ve daima susar gibi bir şarkıyı

Günlerin ağusuyla çırpılanmış zamana

Continue reading

Kapitalizmin Çevresinde Sivil İtaatsizlik

Kapitalizmin Çevresinde Sivil İtaatsizlik*

Başlangıçta sistematik, geç döneminde izansız bir yayılmacı tutum izleyerek gelişme gösteren piyasa ekonomisi, muharrik güç ve tanımladığı insan prototipi ile birlikte; ekonomi başta olmak üzere sosyal, kültürel, siyasal, ideolojik hatta dinsel tüm yaşayış ve kavrayış biçimlerini de kendi etki alanı içerisinde konumlandırdı.
Continue reading

Müntehirane

"..O her gün kendini öldürerek usu

 Kınında saklı bir intihar gibi bırakan.."

 (s.a.)

 

"Açlığı da ölümü de hiç sevmem" diyordu şâir Metin Eloğlu. Yaşamı ve ölümü kolaylaştıran şeylerin bir arada bulunabilirliğine yabancı kalmayacak bir hayatı sırtlamış olmasına rağmen, seküler bir kaymanın dahası bir alışkanlığın kolay terk edilemeyeceğinin eksikliğine yapılan gönderme ve insancıl etkiyle. Kişi yaşamaya meyyâl bir donanımla yaratılıyor olsa da yaşamın ne denli yaşamaya elverişli olduğunu sorgulamak gerekiyor. Bunu başarabilenlerin en başında geleni kuşkusuz Albert Camus. İntiharı varoluşun diğer kutbunda konuşladığı bir anlam kapısı olarak kurmuştu felsefesini. Mezkûr konu bir sistematiği gereksinmediği için tekil ve özgün, ayırt edici ve farklı yaşamlar, bakışlar da zuhûr etmişti daha öncesi ve sonrasında. Continue reading

Ergin Günçe’nin Şiir Irmağı

ERGİN GÜNÇE’NİN ŞİİR IRMAĞI(*)
 
"Aklımla ben birbirimizi oynatıyoruz

Tarlam yağmura, esintiye, deliliğe açıktır"
 

İlk bakışta çağrışım düzeyinde bir şiir olarak ortaya çıkıyor Ergin Günçe’nin şiiri. Yukarıdaki iki dizenin uyardığı yansılar da " kolay kolay ulaşılamayacak pırıltılı bir zekânın, engin bir hayal gücünün " işaretlerini veriyor, Ülkü Tamer’in söylemiyle. Gencölmek ve Türkiye Kadar Bir Çiçek’teki şiirler, mezkur dizeler gibi daha nicesinin kapsandığı, sözün akışkan damarının somutlandığı kavşaklar. Continue reading

Tekrar

Bu mecra kalabalık yangınlarla betimli
Hiç(t)en esriyen beti bereketli tansıklar
Senin özsuyun balçık yuvalanan şiiri
Okumaklar nüzullu yokuşlar ayrılıklar
 
Belki herşey bilimli bir yüz sırlı bir rüzgâr
Koyup yanlış bir inşa ve bakmalar öylece
Sonra öyle bakmalar yeni yarım bir şarkı

Yeni yarım bir şarkı ansıyıp unutmalar

Şiir, Uygarlık ve Toplum Üzerine

"Bir yığın söz ki samimiyeti ancak hüneri"
                                           M. Akif

Uygarlık düzleminde şiir katışıksız ve saf İslâm inancının yanı sır; ongun, sorunsuz, yıkıntısız, köklü, samimi ve kendinde bir toplum düşünü de idealize eder. Bu meyanda Mehmed Âkif’le basamak oluşturduğunu düşünebileceğimiz çöküş hâleti karşısındaki içerden ve kemikli duyarlık, savımızı örneklendirmede sağlam bir temellendirme olarak da düşüncemize yol bulduruyor. Continue reading

Şiirin Söylediği

Kaos gizil bir hükümranlığı, hissettirmeden de olsa yaşamın değişik alanlarına nüfuz ettirebilen karartılı görünümünü üzerimizde sürekli bir dayatışla belirginleştiriyor.İçinde bulunduğumuz dönemin kendine özgü gerek ve gerçeklikleri nispetinde, gönülden geçmeyen ancak her vakit burun buruna olduğumuz, olabileceğimiz hantal bir görünümü. Continue reading

Şiir ve İnanç Bahsi: Şair İlhami Çiçek

 

"Anlar birbirini kovalıyor ve biz buna zaman diyoruz. Narin kesitler… Devine devine saatleri, mevsimleri, yılları
oluşturuyorlar. Hep akarlar mı böyle? Yoo, hiç de zorunlu değiller. Kesilebilir de bu akış, başa alınarak yeniden
yaşatılabilir de. Ben anın içindeyim ve sorumluyum. Seçebilirim; bu konuda donatılarak yaratılmışım. Zaten sorumluluğum da mutlaka seçim yapmamı gerektiriyor."* Continue reading