Türk Edebiyatı Dergisi 401. Sayısına Ulaştı

 
Geçtiğimiz ay dört yüzüncü sayısını çıkaran Türk Edebiyatı dergisi, mart ayına ait yeni sayısıyla kitapçı raflarındaki yerini aldı.Otuz beş yıldır edebiyat dünyasının içinde bulunan dergi, vakıf kaynaklı olması ve kurumsallaşmanın katmış olduğu istikrarla aksamadan yayınına devam ediyor. Türk Edebiyatı’ının 401. sayısı her zaman olduğu gibi editöryal bir sunuş yazısıyla açılıyor. Continue reading

Yedi İklim’den Akif’e Mektup

 
Otuz yıla yakın bir süredir edebiyat dünyasının içinde olan Yedi İklim Dergisi 201. sayısını baştan sona Mehmet Akif için yazılmış metinlerle çıkardı.İstiklâl Marşı ile açılan derginin bu son sayısı;Orhan Okay,Hüsrev Hatemi,Arif Ay, gibi yazın adamlarının imzaları ile değişik bir anlam kazanıyor.Dergide Beşir Ayvazoğlu ileyapılmış Akif konulu bir söyleşinin yanısıra; Ö. Faruk Özoğul,İsmail Kara,Tahsin Kurt,Ali Yıldırım,Nuran Ürkmez,Gıyasettin Ekici,M. Said Hatiboğlu,Mehmet Doğan,Yılmaz Taşçıoğlu,Seyfettin Ünlü gibi yazarların Akif konulu yazılarına da yer verilmiş.Yedi İklim'in yeni döneminin bu üçüncü sayısı hem konu hem konu üzerine yapılan çaplı çalışmalarla arşivlik sayı olma özelliğini gösteriyor.Ali Haydar Haksal yönetiminde yayımına devam eden derginin aynı sayısında yukarıda değinilen isimlerin dışında  otuzdan fazla yazı yer alıyor.Haberler,yorumlar,dokundurmalarla sonlandırılan dergi, İstiklal Şairimiz'in anısına karşı gösterdiği titizlik ve vefadan ötürü tebrik edilmeli.
 
Ruhun Metafizik Ayaklanması adlı; "İsyan Ahlakı" kavramının etik-felsefi temelleri ve Nurettin Topçu'nun felsefesi üzerine yazılmış hacimli bir makale de kitap formatıyla dergi ilavesi olarak okurlara armağan ediliyor.
 
İletişim için: yediiklim@yahoo.com adresi kullanılabilir.

Nilgün Marmara Şiirinde Anlam Duyarlılığı

"Bir herşey, bir hiçlik"

Başlarken, buradaki kısa okumanın Nilgün Marmara şiirine yönelik
teknik ya da içeriksel çözümlemeler getirme, yargıya dönük
temellendirmeler sunma, bu dolayımla biçimselleştirme maksadını
taşımadığını açıklamalıyız.Belki başlangıçtan bu yana şiirin
konuşulduğu her alanda vurgu yapılmış olan anlam bileşenine Nilgün
Marmara şiirince aralanan kapıdan dağılmış çağrışımlara göz gezdirme
çabası olarak nitelenebilir bu çaba. Continue reading

Potin ve Şiir: Emin Haki

"Hakinin askerlik hayatı epik,sivil hayatı dramatik,ölümüyse lirik şiirin ta kendisidir."

 
Potin ve Şiir, Meşrutiyet Dönemi şairlerinden Emin Haki’yi yaşamı,eserleri ve meseleleriyle  ele alan bir inceleme.Sekiz bölümlük kitabın Emin Haki’yi bütün yönleriyle ele alma çabası içerisinde hazırlanmış olmaya yönelik olduğunu  söylemek gerekiyor.
 
Emin Haki’nin beş yılı savaşta geçmiş otuz iki yıllık görece kısa yaşamı içerisindeki hayat çizgisi gerçekten de tanımlandığı gibi dramatik bir şiirin tekrar edip duruşu gibi algılanabilir. On beş yaşında küçük çaplı başladığı memurluk hayatını yaşamının sonuna kadar devam ettiren şair, çocukluğunda da büyük güçlükler yaşamış. İlk yirmilerde Mevleviliğe intisap etmiş olan Haki, kısa süre Bektaşiliğe de heves sardıktan sonra yeniden Mevlana’nın ruhaniyetine sığınmış;politik hayatında da kısa sürelik bir İtthat ve Terakki macerası yaşamış bir şair.Ancak sağlam karakteri bu oluşumun içerisinde fazlaca bulunmasına izin vermemiş. Continue reading

Zarifoğlu Şiirinde Kökler Üzerine Bazı Dikkatler

 

 "Can kamaram

Yalnız göğsüm değil

Hayat var kaçıp bıraktığım zamanlarda da

Ölmek koşup varmak mıdır oralara"

Anlamla ilgili klişe söylem ve kaygıların Zarifoğlu şiirini sorgulamada merkez alınmasının, Şairin de bıkkınlık getirip içten içe küçümsediği bir ilgi kaymasının etrafında döndüğünü biliyoruz.Esasen bir şiirden nesnel ve ortak bir anlam Continue reading

Ahmet Oktay: “Popüler Kültür” Üzerine Çıkarsamalar

    Şiirde Mavi Hareketi’nin etkin isimlerinden biri olarak anılan Ahmet Oktay, Toplumcu ve İkinci Yeni şiirleriyle de ilişkilendirilmişti. Kuramsal denemeleriyle eleştirel bakışı önceleyen yazar, Ülkü Tamer’in bir gazete yazısındaki görüşüyle koşut: yazarlığı önemsenmesi gereken ve şairliği yazarlığına başat bir isim olarak tanınıyor. Continue reading

Uyar’ın Mutsuzluğu

*Beni yandan yana döndüren mutsuzluk*

    Turgut Uyar’ın şiir dili öteki yeni şiir öncülerine oranla daha koygun, lirik ve sade bir
usare içeriyor. Su metaforunun yoğunluklu olarak işlenişi de içsel bir duyarlığın işaretlerini veriyor. Yaşamın içindenderinlikli bir söyleyişin umutsuzluğa salınımı gibi bir izlenim edinebiliyor Uyar okuru.     

    Bu duyarlığı İlhan Berk ve Cemal Süreya dışında kalan yeni şiirin tüm ustalarının
şiiri ihmal etmeden genişlettiği söylenebilir. Söz gelimi Edip Cansever’deki görece yüzey ve umarsız, Ülkü Tamer’deki saf olana dönük söyleyiş benzer yaklaşımın farlı boyutlardaki üretimi olarak algılanabilir.  

    Şairde aynı duyarlığı fevkaladelik boyutunda bir imge gücüyle şiir dilinin uç noktasına taşıyan yoğunluk damarının egemen olduğuna değinmeliyiz; konuşma dilinin imkanlarını şiir yüküyle hemhal kılmanın.   

    Dünyanın En Güzel Arabistanı’yla açımlanıp son yazılanlara kadar devam eden bu şiirsel gizilgüç elbetteki tek bir konu etrafında dönüp dolanmayı gerektirmeyecek kadar zengin. Ancak mutsuzluğu Uyar’ın miri malı kılan dokunulmaz maraziliğin neredeyse okunulan her dizeye sindiğini görmezden gelmek de "bütün mümkünlerin kıyısı"nda yer kaplamıyor.   

     "Bana hüzün ver beni kucakla beni hep tazele
     Ey üzünç artık nasılsa bir seni almışlar içeri"

(Bu yazı aralık dergisinin 18. sayısında(eylül-ekim-kasım-aralık 2004) yayımlanmıştır.) 

Kalk ve Yaralarını Sula

KALK VE YARALARINI SULA
             (SAKLI)
 
 "dolu bir boşluğu doldurup boşaltmak işimiz*"
 
Bu çiçeklerin göğü esenliği dokunuşun
Yerin iğdiş kıyımı gibi sonrasızlığa
Serin sakin ermiş yanlarıyla ışıltılı
Derinlikli sızısı bazı mutad ağrıların
İçini bir orman kılan bütün akıntılarıyla
 
Karaltısı bir şehrin akarkenki uzaklığı
Ama içinde ama koygun sathında ama bin yıllık
Sekirkiğiyle uğraksız dehlizinde kaybolmanın
Bir ayeti suçluluğu ezberlemek gibi arı
 
Ey hep kendi karasını yüklenen kuzgun belası
Bu karmaşayı kekre bulantılarla yoklayan
Sağanakta koşan atların hırçınlığı susuzluğa
Hançerede kadim soluyuşlarla yol bulan
Yazgıya bin selâmla boyun eğişin salası
 
Bu bizim iliğinden sızarken kandığımızdır
Toplumun bir yanı çöl damarının suladığı
Büyüttüğü nöbetin semptomun ağunun
Durularak bu bizim bakakaldığımızdır.
 

  *M.C.A

Dehrin Tutsak Yüzünün Başka Yolcularla da Turlardın

DEHRİN TUTSAK YÜZÜNÜ BAŞKA YOLCULARLA DA TURLARDIN

(I)
İçinin yanık kokusuyla uyanan şehirdir gövden
Varlığını ve yokluğunu bir müebbetten
Ustalıklı anlamlar çıkarabilen
Çok gün eskiten yılgınlığın aşılmaz duvarında

Kaydında koyu bir dalgınlık sonra..

(II)
İğva söylemli günlerle burada
Dehrin tutsak yüzünü başka yolcularla da turlardın

Ölüm ey bezgin buluşma
Bir alışkanlık olarak yorgun adamların
İzini süren yağma
Ey bahçesiz ham soluk
Kumunu yutkunduğum çöl
Gizini sarındığım siyah
Eteğine tutunduğum dağ
Kara karanlık mezra

İçinden atımı akıttığım geçit
Suyuna adımı yazdıran daha

(III)
İşte koru saklı tandır
Barkodlu ekmek
Yomsuz tecim gökdeleni
Ücretli ve Azrail’den izinli
Bir hafta sonu gezmesi
İçinde yaşam olmayan şiir
Gibi misillemedir

Gerçeğe aldanış ceza
Çünkü yaşam yaşam olmadığını gizlemektedir*
_______________________________________________________

*Yaşam artık yaşam olmadığını gizleyen bir ideolojiye dönüşmüştür

-Adorno-


Vaad

VAAD
Sonsuz gün batımları oluştur
Sızının o bitimsiz aksinde vadi ve çöl
Büyütüp bir yaranın çoğul otunu
Derinliğinden tenine

Bürün mevsimsizliğine acının
Ve katlarına ererek çığlıksız
Ayırdına gecikmiş bir ulak gibi
Yaşamakla son bulmayan vaadini duy

(Aralık dergisinin 17. sayısında (2004 haziran-temmuz-ağustos) yayımlanmıştır. )