Anadolu’nun birçok şehrinde farklı anlayışlara mensup çeşitli edebiyat dergileri var. Ortak özellikleri samimi ve bir insan sıcaklığında olmalarıdır. İktidar olma hırsından uzak, rekabete yanaşmayan, kendi yollarını kendileri çizen dergiler bunlar. Yayın politikaları ve oluşturduğu dosyalarla farklılıklarını belirginleştirebilen bu dergilerin en büyük gereksinimlerinin tanıtım ve reklam olduğunu düşünüyorum. Continue reading
Category Archives: Kategorilenmemiş
Koca Penisli Yüce Devlet
Sigara yasağı genişletilerek uygulanmaya devam ediyor.
Bu yasak uygulanmaya başlayınca halkın kendini temsil ettiğini düşünen bokların kokusuyla üremiş mikrop kanundan ve onun yürütücülerinden it gibi korktuğu tekrar aşikar oldu. Aynı zamanda yeni özgürlük mekânlarının tımarhane ve hapishane Continue reading
Medeniyet Karşısında Şair
Medeniyet Karşısında Şair
Medeniyet dünyasında medenilerin davranış biçimleri yapaylıkla,yapmacıkla,sahtelikle maluldür.Şairin dünyasında sahici olan vardır.Bu sahici olan,dil yoluyla şiir biçiminde açığa çıkar.İnsanoğlunun en sahici dili,şiirdir.Şiirde dolaylama yoktur.Şair söyleyeceğini direkt söyler.Biz buna doğrudan konuşma diyoruz.Şiirde gerçek etkisi aranmaz.Şiir zaten gerçektir.Bu biribirinden kopuk ifadelerin tek ortak noktası; bir hak arama dili olarak şiirin,medeniyet karşısında takındığı tavır daha doğrusu şairin ödün vermez onurlu duruşudur. Continue reading
MÜCADELECİ ŞİİR
Şiir içeriden, içten bir sesleniştir.Kimin neye ne şekilde seslendiği bir yana,özünde dinamik bir unsur taşıyan şiire duyarlı her şair;dünyamızdaki haksız ve ifsat edici işleyişe,hayatımızı biçimlendirici güçlere/otoriteye reddedici konumunu her zaman koruyacaktır.Zira şiirin anti-konformist tavrının gerektirdiği bir durumdur bu.Risk ve cesaret diyoruz.Susmak,kanıyla yazan şairin ihanet belgesidir.Tehlikenin içinden sesletilen şiirin ortasında,sükûn ve selâmetin filiz verdiği alanlar da olacaktır kuşkusuz.Hayatımızdaki tehlikeyi değil,tehlikenin içindeki hayatı tercih ediyoruz.Bu hayatın içinden neşvünema bulan şiirin ayırt edici vasfının teklif değil tehdit olduğu kanısındayız.Bu kanı bizi risk ve cesarete sevk edecektir.Kime karşı risk ve nasıl cesaret? Continue reading
SARDUNYANIN BELLEĞİ
“Kapılar ki açılır boş oturma odalarına.”
İlhan Berk
John Berger, görmekle başlar her eyleme. İmgelerin tümünü içselleştiren bir ressamdır o. Her nesne yeniden keşfedilmesi gereken bir kıtadır onun için. Sözcükleri ve nesnelerin yörüngesine hapistir gözleri. Anları, görüntü ile giydirir belleğine. Çocukluğunda açan bir sardunyanın ilk sürgünüdür hâlâ. John Berger, her dem tazedir, arsız bir sardunyadır belleği. “Hayatımıza giren hayatların sayısı hesap edilemez.” diyor Berger ve kişisel tarihinin gizleri ile buluşturuyor bizleri.
“Buluştuğumuz Yer Burası” adlı kitabını bir türden önce, psikanalitik bir gövdeye oturtmak daha doğru olur. Bir tür bellek yoklaması, anıların dürüstçe temize çekilmesi denilebilir. Yazar kitabına, Lizbon’ un caddelerinden birinde, artık ölmüş olan annesi ile buluşarak başlıyor. Anne imgesinin kitabın başında yer alması şaşırtıcı değil. Yaşlanmak, hele ki bir yazar için, cenin haline dönmek çabasından başka bir şey değildir. Yaşlanmak bir başlangıçtır. Geçmişe attığı düğümleri bir bir çözer yazar. Berger, kitabında, annesinin hayatta iken hiç görmediği Lizbon’da, çocukluğunu, ilk gençliğini, ailesini ve yaşadıklarını konuşturur. Bir iç çözülme ile başlar kitap ve okuyucuyu sürükler. Gezdiği ve yaşadığı şehirlerin onda bıraktığı izlekler, her ânı okunur kılmaya başlar. Hem yazar hem de okuyucu için bir tür geri dönüştür yazılanlar. Ölülerin ruhlarını konuşturur ve onlarla dertleşir Berger. Ölümün anlamını sorgular annesi ile. “ Yaratılış ölümle başladı.” sözünü “Biz hepimiz buradayız. Tıpkı senin ve yaşayan varlıkların burada olduğumuz gibi. Siz ve biz, kırılan bir şeyleri onarmak için buradayız. Bu yüzden var edildik biz.” Berger, ölülerle konuşur. Yaşayan bir ölüdür yazar da herkes gibi. Ölümün ve yaşamın gizlerini kendi kendine paylaşır, anılar evreninde. Continue reading
YENİ BİR DİRİM HABERCİSİ:ORUÇ VE RAMAZAN
Oruç ve Ramazan,içinde bulunduğumuz varoluş macerasının aslını-esasını yeniden düşünmek için bize yeni bir imkân sunabilir.Kırgınlıklar,yeniden inşa etmeler,sıkıntı,neşe ve hüzün gibi ruh halleri,benliğimize kilit vuran olumsuz yönlenmeler,insanlığımızın yıpranan ve pörsüyen yanları,kaç kalbi kırıp kaçını onardığımız,vaat ettiğimiz gül bahçeleri,mesafeler,mesafeli duruşlar,bodoslama daldığımız kasaba lokantaları,anılar,çarpışan kemik sesleri,çekimser durduğumuz şehre yürüyüşler,bir idealin yaşatılması adına dökülen zihin terleri vs. vs. Tüm bunlarda dikkati çeken;bir ‘kök fikri’nden yoksun oluştur.Temellerin sağlam tutulamayışı,bir Temel İlkeden uzak duruş,yaşadığımız ‘Gerçek Zaman’ ın bilincine varılamayıştır aynı zamanda.Üstad Sezai Karakoç’ a göre ‘gerçek zaman’ ‘oruç’ladır.Biz sükûnetimize,tenhalığımıza ulaşmak istiyoruz.İsteğimiz samimiyet yüklüdür. Continue reading
Tüketilmiştir!
bu fotoğraflar bir internet kitapçısının sitesinden alınmıştır.
Onlarla Olanlar
Daha çok onlardansınızdır; apartman, market, otonomi, otomobil, bankamatik, internet; görgü, moda, asalet, eğlence, ibadet; her şey onlardandır. Onlardan kopuş imkânsızı istemekle neredeyse birdir. Onlar, fi tarihinden kalma mücerret kitâbenin değişmez kıldıkları, yoksulluk ve yoksunluk ile tekerrür etmesine itiraz gerektirmeyen yanlışlıklar komedyasının tek figüre mahkum toplumsal bedenleridirler. Yani, evvel ile sonranın değil-hulâsası. Continue reading
Şiir ve Sorumluluk
Şairin sızısı,içinde yer aldığı halkın sızısıdır.Çilesi,halkın çilesi;şikayetleri,halkın şikayetleridir.Acı çekmek,sadece acı çekmek,şairi onurlu kılmaya yetebilir.Şairin hissettiği ve yaşadığı bireysel acının anlamı,toplumun hissettiği ve yaşadığı müşterek acının anlamını açıklar,gün yüzüne çıkartır.Bireysel acıyla toplumsal acı arasında mahiyet farkı yok gibidir."Şairin toplum yüzü",bu bütünsellikte yoğunlaşır,bütün bir anlama kavuşur.Sünni şair,hemen her zaman topluma,topluluk ruhuna duyarlı,duyargaları halka çevrilmiş,projektörleri toplumun üzerinde bir şairdir.Bu böyle olmadığı taktirde,kendi muhitimizde,kendi sınırlılığımızla kalakalırız.Yine aynı şekilde ‘Şair Adam’ veya ‘Şiir Adam’ın iler tutar bir yanı kalmaz,beyhude bir anlam arayışına,çetin bir çıkmaza,çetin bir dolambaca ve labirente mahkum oluruz.Şairin bizatihi bir ‘anlam’ı kalmaz,kendi toprağımızda eğleşmeye devam ederiz.Bu böyle sürüp gider.Sorumluluk, ‘anlam’ ile yakından ilintilidir. Continue reading
Irmaklarca:Murat Soyak
Hikemi şiirin,günümüz şiiri söz konusu olduğunda,taşıdığı mana nedir,ya da bu şiirin bu günün insanını ilgilendiren tarafı bizi hangi anlam evrenine götürür?Hikemi şair hoşnut mudur,en azından çağından,çağının önüne sürdüğü insan profilinden,resim ve fotoğraflardan?Eskiler,geleneksel değerler,hikemi şairler için özlenilesi şeyler olsa gerek.Murat Soyak’ın Irmaklarca adlı kitabı,taşıdığı iyimser bir iklimle,tam da bu pencereden,bu hasret penceresinden dünyamıza ışıklar düşürür,kaybolan değerlerin hatırlatıcısı olur: Continue reading