İçinde bulunduğumuz hayatın şiire bakan yönünün duymasını bilen kulak , söylemesini bilen ağız için ince seslere, zengin görüntülere, dayanılmaz iç acılara ve yoğunluklara bakan boyutları vardır. Continue reading
Category Archives: Kategorilenmemiş
İnsanın Hakikati Arayışı Olarak Sanat
"Dil, varlığın evidir"
Heidegger
Modern yaşama tarzının tekdüzeliğinde/monotonluğunda sıkışıp kalan modern birey, kendisi için kurtuluş yolunun ancak sanatın geniş evreninde iç bunaltısına, saplantısına, tedirginliklerine, karmaşık duygu ve endişelerine merhem olacak, onu gündelik çarkın karakterini zedeleyici etkilerinden azade kılacak şeyin, bir şiirsel dinamizmle, bir sanatsal atılımla mümkün olacağını söyleyebiliriz pekala. Continue reading
Şiiri Savunmak
Ahmet Güntan’a
İçinde yer aldığımız çağda şiirin savunulmaya değer bir yanı var.Şiiri savunmak, özgürlüğü savunmaktır.Peki nedir özgürlük?Özgürlük kavramı, bizi hangi anlam alanına götürür? Continue reading
Potin ve Şiir: Emin Haki
"Hakinin askerlik hayatı epik,sivil hayatı dramatik,ölümüyse lirik şiirin ta kendisidir."
Potin ve Şiir, Meşrutiyet Dönemi şairlerinden Emin Haki’yi yaşamı,eserleri ve meseleleriyle ele alan bir inceleme.Sekiz bölümlük kitabın Emin Haki’yi bütün yönleriyle ele alma çabası içerisinde hazırlanmış olmaya yönelik olduğunu söylemek gerekiyor.
Emin Haki’nin beş yılı savaşta geçmiş otuz iki yıllık görece kısa yaşamı içerisindeki hayat çizgisi gerçekten de tanımlandığı gibi dramatik bir şiirin tekrar edip duruşu gibi algılanabilir. On beş yaşında küçük çaplı başladığı memurluk hayatını yaşamının sonuna kadar devam ettiren şair, çocukluğunda da büyük güçlükler yaşamış. İlk yirmilerde Mevleviliğe intisap etmiş olan Haki, kısa süre Bektaşiliğe de heves sardıktan sonra yeniden Mevlana’nın ruhaniyetine sığınmış;politik hayatında da kısa sürelik bir İtthat ve Terakki macerası yaşamış bir şair.Ancak sağlam karakteri bu oluşumun içerisinde fazlaca bulunmasına izin vermemiş. Continue reading
“aha lan şiir(!)”
yağmurunda hüznümün esrik kıpırdanışlar
çöllerim dost sohbetinde sıcacık kuru dallar
parkamda güz hasreti cebimde kuş ölüsü
çığlık çığlığa kalmış hepsi güneşin buğusunda
ve sen sevgilim aşkın ellerime kelepçe
yüreğim tekrar sevemez evlatlık gibi sokağında
ayrılığın dumanı sinmiş yüzüme yüzün bir semender kaçışı
şarap tadında burukluk simit susamı gibi çocukça
bırakma beni güllerim soluyor
gecelerim zindan karası derin
sevdiğim bırakma beni
‘Pamuk ve Nobel’in Yapısökümü
Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasından sonra, bu ödüllendirmeyle ilgili pek çok yazı yazıldı. Bunlardan biri de Hilmi Yavuz’a ait. Yavuz’un Zaman’daki yazısı diğer yazıları gibi çok ilginç.
Hilmi Yavuz bu konu hakkındaki görüşlerini, kendi deyişiyle, bu konudaki "övgü ve yergi histerileri"nin sonuna bırakmış. İyi ama "övgü ve yergi" histerilerinin bittiğini kim söylemiş. Yavuz’un bu histeriler içinde olmadığının garantisini kim veriyor hem. Öteki yazarların yazıları histeri ürünü olmasına rağmen, Hilmi Yavuz’unki niçin bunun dışında? Continue reading