Okuyucuyu Şiirden Koparan Şairler Tartışıyor

Moderatör: Fethi Naci.

Konu: Yazdığınız şiirin okurdan koptuğu, şiir okuru sayısını gitgide azalttığı, şiire ilgiyi gevşettiği ileri sürülüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Şairler: Ece Ayhan, Cemal Süreya, Edip Cansever, Ülkü Tamer, Ahmet Oktay, Turgut Uyar.

Yıl: 1967.

Yayın: Ant. Continue reading

Şiirsizlik Nasıl Yıkılabilir?

Ali Özgür ÖZKARCI'nın Heves/24'teki Yazısından Alıntı:
(…)

“2007'den sonra (..), bu şiirsiz topluma şiirin geri dönüşü, şiirin politika vazifesini geri kazanmasına daha çok ihtiyaç olduğu gerçeğiyle örtüşmektedir. Peki, bu politika ne olmalıdır?

“Günümüzde şiirin politikaya değidiği nokta, vicdanın şiirleştiği noktadır. Ömer Şişman'ın “Yerini Bulmayan Bir Z Raporu”, Mehmet Öztek'in “bu bir teklif mektubu değildir”, Efe Murad'ın “Poşet İçinde Globalleşme” şiirleri günümüzde ezilenin şiir dilinde nasıl ifade edileceğini, bu vicdanı apaçık göstermektedir. Continue reading

Şiir İnatçı Mıdır?

Taraf Gazetesi'nin Le Monde Diplomatique ekinde Jacques Roubaud'nun “Şiir İnatçıdır” başlıklı bir yazısı yer alıyor. Yazının, şiirin ekonomik açıdan değersiz oluşu, kitap fuarlarında şairlerin ilgi görememeleri ve şiirin artık gazete, televizyonlarda kendine yer bulamaması üzerine kaleme alındığı söylenebilir. Şiir denilince daha çok ondokuzuncu ve yirminci yüzyıl şairlerinin akla geliyor olması, çağdaş şairlerin ve şiirlerinin anlaşılmaz bulunmaları okur yönünden tespit edilirken, aslında şiirin yaşamın her alanında poetik anlamda var olmaya devam ettiğine dikkat çekiliyor. Continue reading

OSMAN ÖZBAHÇE’NİN ŞİİR ELEŞTİRİSİNDE ESAS ALDIĞI BEĞENİ ÖLÇÜTLERİ

Türk şiir eleştirisinde yaşanan kavram kargaşasının temel sebebi, teoride ve pratikte, eleştirel ölçütlerin açığa çıkartılamayışıdır. Hüseyin Cöntürk’ten sonra eleştirel ölçütlerin, eleştiri ortamının boğuk sesi, karmaşık anaforu andırışının nedenleri arasında, eleştirel ölçütlerde netliğe ulaşamamayı, ideolojik kör bakışın eleştiriye hakim olmasını, bir nevi bir başka açıdan dogmatizm olarak nitelenebilecek, sert yargılar bütünü dediğimiz bir donukluğu, katılaşmayı Continue reading

ISRARLA KONUŞMAK İSTEYEN ŞİİR: ADEM TURAN’IN ŞİİRİ ÜZERİNE

Giriş

Ünlemlerle ilerleyen şiirin ulaşmak istediği noktayı, okuyucuyu şiirsel deneyime çağırmak, coşumcu, gür sesli ve konuşkan bir şiirin imkânlarını Türk şiir hazinesine katmak şeklinde ifade edebiliriz. Her şiirsel deneyim, hangi dönem ve evrede yazılırsa yazılsın, Türk şiiri adına bir çeşni, bir zenginlik olsa gerek. Şiirin ciddiye alınmasını gerektiren, edinilen şiirsel deneyimin beşeri bir karşılığının olmasıdır. Hemen her zaman şairin çığlığı da suskunluğu da öğretici ve vazgeçilemezdir. Sözel bir yapı arz eden şiirin hayatla dolu olmasının sebebi, şairin söze ruh kazandırmasıdır biraz da. Zira hayat denen çetrefil bilmece, kördüğüm, çıkmaz sokak ne tür adla adlandırılırsa adlandırılsın, sözün cana yakın sıcaklığını ve ılıklığını barındırdığı için tahammül edilmeye değerdir. Şiir sözle hayata çeşni ve renk katar. Sözün hayatın içinde varlığı bile cesaretimize cesaret katıyor. Sözün içinden seslenen bir şair olan Adem Turan’ın Continue reading

Beyaz Savunma İçin İlk Okuma Notu

Pan / Heves Kitaplığı şiir serisinde, iyice daralan, marjinalleşen şiir alanını bir an unutursak, en popüler kitaplar arasına Osman Konuk'un Beyaz Savunma'sı yerleştirilebilir. Seride yer alan kitaplara göre Ateş Akvaryumu'ndan sonra en pahalı olanı Beyaz Savunma: On Lira. Son dönem şiir kitapları içerisinde sözel de olsa okunması önerilen de… Kitapçımızda yoktu; istettik, güç bela edindikse bu nedenlerle… İlk kez okuyacaktım Osman Konuk'un şiirlerini. Dergilerden okumuş olmalıyım ama nedense dikkatimden kaçmış. Eleştirel baktığımdan belki de. Kendini şaire kaptırmak en iyisidir ama zaman zaman elimden gelmez ilk mısralardan sezer, bırakırım çoğu kez okumayı. Okunana değil, kendini okutan şiirler olduğuna inandığımdan bir yerde!.. Continue reading

ŞİİRİN KENDİ ÖZEL GÜNDEMİ:Utku Özmakas’ın Poetika Sözlüğü

ŞİİRİN KENDİ ÖZEL GÜNDEMİ:
Utku Özmakas’ın Poetika Sözlüğü(*)

                                           “Şiirde her kuşak kendi klişesini yaratır” (U.Ö)
                                                                                                                               

‘80 Kuşağı: İkinci Yeni’nin dile ilişkin “hassasiyet”i ve “gelişkin ilgi”si; dilin bir araçtan çok, amaç olarak ele alınması; özellikle 80’li yıllarda yazılan şiirin ana gövdesi tarafından tamamen yerle bir edilmeye çalışıldı. Türk şiirinin bu dönemde hada çok yaşanan tarihi olaylara bşr yanıt olması, mutlaka öyle söyleyeceksek bir isyan olması beklenirken bunun yerine Türk şiirinde “plastik duyarlılık”ların öne çıktığı bir dönem görüldü (57). Bkz. Haydar Ergülen.

’90 Kuşağı: “Doksan Kuşağı” içerisinde sayılabilecek Ali Hikmet Eren’in, Hakan Arslanbenzer’in, Selim Temo’nun, Devrim Dirlikyapan’ın, Kuvvet Yurdakul’un, Didem Madak’ın, Tuna Kiremitçi’nin, Zafer Ekin Karabay’ın, Murat Menteş’in, Can Bahadır Yüce’nin, Tarkan Çeper’in, İdris Özyol’un, Alper Çeker’in ve Ayhan Kurt’un kuşağının içinde neler yaptıkları, antolojiye neler kattıkları, şimdilerde şiirleriyle nerede durdukları soru konusu olarak önümüzde durmaktadır (52).

2000’ler Kuşağı: “2000 Kuşağı”nda dikkati çeken bir olguyu ortaya koymak istiyorum. “2000 Kuşağı”nda dikkati çeken özelliklerden biri “kadın şair/şair kadın” sayısının artmasıdır (38). Bkz. Kadın Şair/Şair Kadın. Continue reading

B0nus’un Anlattığı Hikayeye Giriş-II

4. Barkod Ne, Kolpo Kim?

Barkod, ticari ürünlerin üzerinde yer alan dikdörtgen biçiminde, inceli kalınlı dikey çizgilerden oluşan sembole verilen ad. Bu sembol, b0nus'ta yer alan bir önermeyle gündemimize girmiş bulunuyor: Şiirin tarihi barkod'larla belirlenir. İşlevi, içerdiği referans numarasını barkod okuyucu aracılığı ile bağlı bulunduğu bilgisayara aktarmak.Ürünlere ait bilgiler önceden bilgisayara kaydediğinden, barkod okuyucunun ilettiği referans numarası bu bilgileri harekete geçiriyor ve özellikle ürünün fiyatının Continue reading

b0nus’un Anlattığı Hikaye’ye Giriş-I

 

1. X Değil, Y Değil Belki Z

Pek çoğumuzun ilk kez Cemil Meriç’in denemelerinde karşılaştığı Horatius Flaccus’a atfedilen “Ne gülüyorsun, anlattığım senin hikayen” sözü, ilk bakışta b0nus’un arkakapağında gereksiz bir bilgeliği işaret ediyor izlenimi vermektedir. Çünkü b0nus’ta yer alan şiirler ne görmüş-bilmiş-geçirmiş bir özneden ne de tasavvufi, felsefi veya Uzakdoğu öğretilerinden dolayımsız etkiler taşımaktadırlar. Söz konusu bilgelik değil ama hikaye ise bu çok daha makul ve mümkün sayılabilir. Çünkü, ilk bakışta dilin kemiksiz doğası içinden, herhangi bir sınıra gereksinim duyulmadan, savrulmalardan oluşmuş bu şiirler, hikayeden yoksun sayılmayabilirler de görmüş geçirmişlik nosyonu bakımından olsa olsa çana ot tıkama babında bir bilgeliği temsil edebilirler. Bu tür bir temsil mümkün ama pek kitabi olmadığından makul sayılmaz. Kelimenin tarihsel Continue reading

KÂMİL EŞFAK BERKİ’NİN MOSTAR KÖPRÜSÜNE AĞIT ADLI ŞİİRİNİ BİR TAHLİL DENEMESİ

Kâmil Eşfak Berki’nin Mostar Köprüsüne Ağıt  şiirinin diğer şiirleri yanında güzide bir yeri vardır. Bizim bu şiir üzerinde durmamızı gerektiren ve  aynı zamanda bu şiire seçkinlik vasfı  kazandıran husus, günümüz şairinde bir eksiklik olarak gördüğümüz, Berki’de somutluk kazanan şairin çağına olan ilgisi, duyarlılığı ve hassasiyetidir. Biz bu yazımızda Berki’nin hassasiyetindeki soyluluğun nedenleri üzerinde duracağız. Continue reading