Bu dünyaya ne halimiz varsa görmeye gelmedik, halimizi öğrenmeye geldik.Dünya hali dediğimiz insanlık durumu içsel ve dışsal olanı da içinde barındırır.İçsel olan dışsal,dışarlıklı olanın bir yansımasıdır ya da iç evrenimizde yaşadıklarımız dışa doğru bir açılım gösterir.İçimizden dışımıza doğru açıldığımızda bizi nesnel,katı,sert ve soğuk bir gerçeklik karşılar.Kainatta her şey birbiriyle bağlantılı.Yaşadığımız ‘dünya hali’ içimizde olanın bir göstergesidir.İçimize,ruhumuza bir değerlilik atfedersek dışımızdakiler de(kainatın her bir unsuru) bir anlama kavuşur.İnsan da zaten bir anlam sahibi değil midir?İşte bizler,ademoğulları olarak bir anlam elde etmek,bir anlama sahip olmak için koşturur dururuz.
İnsanoğlunun yaşadığı bu dünyada savaşlar olabilir,zulüm olabilir,iç ve dış krizler olabilir,haksızlık ve isyan olabilir,giyotin ve idam olabilir ama anlamsızlık asla!
Kainatla rabıtalı her bir şeyin bir anlamı vardır. Biz anlamın arayıcısı,avcısı,iz sürücüsüyüzdür bir bakıma.İnsanoğlu için anlamsızlık kadar korkunç bir acı yoktur ve bütün anlam arayışımız,esaslı bir bağa müteallik olmak içindir.Kurduğumuz bütün diyaloglar da bu bağın vurgulanmasından başka bir şey değildir.Sessizliğin bile işaret ettiği bir anlamı vardır. ‘Dünya evi’nde edindiğimiz beşeri deneyimler de bir hayatiyetin belirgin kılınmasından başka bir şey değildir. Ademoğlunun ‘Dünya evi’nde şahit olduğu olaylar ve durumlar canımızın bir tazelik kazanışıdır aslında. ‘Dünya evi’nde ‘dünya hali’miz bir kalbimiz olduğunu hatırlatmak içindir.Eğer dıştan içe doğru bir açılım gösterirsek bu hatırlatışın bir anlamı olacaktır.Zamanın katılığını gidermenin tek yolu,kalbimizin çınlayışına kulak kesilmektir.Zamanın ruhunu kavramanın yolu da dışımızda cereyan eden çalkantılı insanlık durumlarına bir anlam kazandırmaktır.’Dünya evi’ne girmenin dünyevi işaretleri vardır.Parmağımıza taktığımız ‘yüzük’ işte bu dünyevi işaretin görünür kılınmasıdır. ‘Benim bir anlamım var,anlamımın tebarüz etmesi için seninle bağ kuruyorum’ demektir.Bu dünyevi kurgu,bir anlama müteallik olduğu için hakikatin bir parçasıdır.
‘Dünya evi’ni iki temel yapıda düşünebilmek mümkün:Derin yapı ve Yüzey yapı.Dış dünyadaki sıkıntılarımız ,yorgunluğumuz ,telaşemiz yüzey yapıdır.Hayatımızı idame ettirmek için giyecek-içecek temin etmek…Yani her günkü dünya hali…Derin yapıda ‘Dünya evi’nin niçinini gündemimiz taşırız.Dünyadaki yerimize dair taşıdığımız varlık kaygusu derin yapıda sorgulanır.
Derin yapı sorguların, içsel endişelerin,kıyasıya soruların bir bakıma evi,yurt bulduğu yerdir.Derine indikçe huysuzlanırız.Kulaç attıkça huysuzluğumuz artar.Taşıdığımız yüzüğe yüklediğimiz anlam , suların durulma hali,fırtınaların müsekkin bir hal almasıdır. ‘Dünya evi’nde dengedir esas olan.Derin yapı ile yüzey yapının muvazeneli bir görünüm kazanmasıdır.
Yüzüğün esaslı bir bağa sahip oluşu derin yapıya ilişkin bir durumdur.Yüzüğe ‘niçin’ sorusunu sorduğumuzda derin yapının düzlemindeyizdir artık.Bu soruyla birlikte ‘Dünya evi’nde duruşumuzun da sorgulamasını yaparız.En başta söylediğimiz gibi,her şey birbiriyle bağlantılı.Daha doğrusu her şeyin birbiriyle bir anlam bağı var.
Heyecanlı halimizle büyük bir özenle taşıdığımız yüzük, ‘Dünya evi’nde yaşadıklarımızın çekilir kılınmasından,sakin bir limandan başka bir şey değildir.Fırtına dinmiştir ve ‘Dünya evi’nde hallenmeler halleşmeler dönemi başlamıştır.Eve döndük,eve dönmemizin bir müsebbibi var:Yüzük.Eğer bulunduğumuz yerden ‘Dünya evi’ne materyal gözlerle bakarsak yüzük sadece bir nesnedir.Biz nesnenin mahiyetini kavramak için varız.İçinde hiçbir his,hiçbir düşünce barındırmayan bir nesne değildir yüzük.Dünya ile temas kuran bir köprüdür.Dünyadan öte’ye açılan cenaheyn;çift kanatlı iki kuş.Dünya halinin taşıdığımız iki gür kanatla bir serinliğe,bir sarahate kavuşacağına kaniyiz.Yüzüğün anlamı dünyanın anlamıdır,öte’yle bir bağ kurmanın anlamıdır.Artık tamlığımızı,bütünlüğümüzü söze konu edebilir,’Büyük Bütün’e kavuşmanın yollarını araştırabiliriz.
Zihnimdeki yüzük imgesi patlayan bir serinliktir.Yüzüğün anlamıyım ben.Benim Varlık’la bir bağım var ve yüzük içsel anlamımı pekiştiriyor.Uyarıldım.Uyarılan bir ademoğluyum artık yani oyuncu.Oyun içinde oyun kuran bir oyuncuyum.Düşlerim var ama gerçeğe daha yakınım.İmaj çağındayız.Yüzüğün bir gösteri nesnesi haline getirilmesine tahammül edemeyiz.
Dünyaya tahammül edebiliriz ama nesneleşmeye asla!Nesneleşmeye direnen iki ademoğlu var artık dünyamızda.Yüzüğün iki sahibi:Cenaheyn.Dünya evine girmek sisteme dahil olmak anlamına gelmemeli.Sistem her şeyimize nüfuz edebilir ama kalbimize asla!Dünyanın derin anlamından cenaheyn konuşuyor:
– ‘Kalbimiz olmadan asla!’
– ‘Kalbimiz olmadan asla!’
– ‘Kalbimiz olmadan asla!’
(Bu yazı daha önce Lamure dergisinin 6. sayısında yayımlanmıştır.)