Duygululuk: Ben bilinçsiz, giderek salt şiir geleneğinin beslediği bir duygululuğa karşıyım (214).
Düşüncenin Şiiri: “Düşüncenin şiiri” deyimi, önce düşünürlüğü, yani şairi bir düşünür olarak bellemek gereğini çağrıştırıyor. Ama bunu özcülükle karıştırmamak gerekir. Çünkü her biçimli söz, aynı zamanda bir özü de kapsayabilir. Oysa düşünü şiiri, özcü dediğimiz şiiri de kapsayabilecek bir bütünlüğün, bir güçlülün şiiridir (91).
Şiir ilkin düşünmekle başlıyor. Hatta şiir denen olayı, ancak bazı düşünce yöntemlerinin yardımıyla ortaya çıkarabiliyoruz. Üstelik bilimin, felsefenin sanatla bunca kaynaştığı günümüzde, düşünceyi eski bir şiir alışkanlığıyla örtmek elimizden gelmiyor. Yani “düşüncenin şiiri” önce bir zorunluluğun şiiri oluyor (91).
Yurdumuzda düşünürlüğünden ötürü kişilik yapmış; biçim anlayışını, duygu fazlalığını bu yolda harcamış şair var mıdır, bilemiyorum (92). Bkz. Aşırı Biçimcilik Dönemi; Zor Şiir.
Düşüncenin durması demek, hayatın da durması demektir; yani çatışmanın yok olması… Bakışlarımızı şiire yöneltirsek, insan düşüncesinin durmadığını tanıtlayan belgelerden birinin de şiir olduğunu anlayıveririz hemen. Şairin yeniliksiz edemeyeceğini savunmak da işte bu yargıya bağlı. Öyle ki , başka varlıklarda olduğu gibi, şiirin de kendine özgü bir doğal-değişim kanunu vardır, demek yanlış olmaz. Ayrıca yeniliği ne türlü ele alırsak alalım, bir şairin her zaman için bir çatışma durumunda olduğunu gösterir; yalnızlığı, çok yanlılığı oranında bir çatışma (103).
Düzyazı: Şiirden başka hiçbir yazı biçimi beni ilgilendirmiyor artık (301).
Ece Ayhan Şiiri: Ece Ayhan şiirinin kilit noktası dildir. Bu dil engelini aşmadan, satırların plastik olumunu değerlendirmeden, şairin özel terminolojisini kavrayıp ona bilincimizde bir dirim kazandırmadan hiçbir sonuca varamayız. Ne var ki, kaypak bir bilimdir Ece Ayhan’ın şiiri: kullandığı kelimeler kimi zaman sa bunun tersine, kelimenin yüklemi bir santim ötedeki hayatla bağdaşamaz. Bu değişken durum bizi şöyle bir yargıya götürebilir: “Ecegiller”in şiirini anlamak için başvuracağımız sözlük onun başka şiirleridir (152). Acı yoktur “Ecegiller”in şiirinde (153).
Edip : Babam bana neden “Edip” deyivermiş?… Kim bilir!.. Sanki doğduğum evde çok derin bir kuyu vardı da ondan. Çirkin, ama çok ucuza aldığı için çirkinliğini unuttuğu bir duvar saatine ve yıllarca bakmak zorunda kalacağından. Belki de… gitmekle tüketemediği camilerde, herkesin tanrısından ayrı bir tanrı keşfetmişti de, içinden söküp atmak istiyordu bunu (59).