Eskittiğimiz Yalnızlıklar İşe Yaramıyor: Edip Cansever’in Poetika Sözlüğü

Şiir Kuramı: Hiçbir zaman ben şiir kuramı ortaya koymayı düşünmedim (293).

Şiir Okumak: İçkiliyken sanat üzerine konuşmayı yıllar var ki bıraktım. Hele şiir okumayı oldum bittim sevmemişimdir. (Üstelik çok kötü şiir okurum) (36).

Şiir Yapılır: Şiir yapılır diyorum sadece. Yazılan şeyse yazıdır (182).

Şiir Yazmak: Bir anlamda şiirin, ancak şiir okuyaraktan yazıldığı varsayımı da büsbütün yadsınamaz. Nedir ki, bu da, şiirsel hayatla kendimizi birleştirmemizin bir üslubu olduğu zaman doğrudur. Diyeceğim, bizi pek de yadırgatmayan bu dünya ile özdeşleşemediğimize göre, ne olduğumuzun belirtilerini, onun içinde ve ona karşı işlemek zorundayız. Buysa yalnız mısra sezgisiyle, yaşamımızı bu ön-güzellik duygusuna sığdırmakla olmaz. Yaratmanın ilk koşulu, işlekliğini yitirmiş, dongun (caduc), ya da ölü diyebileceğimiz birtakım biçimlerden kaçınmaktır (147).

Şiirde Kapalılık: Bkz: Kapalı Şiir.

Şiirde Ortak Yön: Son on yıllık edebiyatımızda (1963 yılının öncesi için-sekoya), özellikle şiirde ve öyküde kendini gösteren ortak bir yön, ortak bir öz var. Bu da toplumca yaşadığımız bunalımın, sanatçılar tarafından, çeşitli biçimlerde yansıtılmasıdır (123).

Şiire Başlama: Rasgele bir ev giysisiyle ve tıraşsız olarak masama oturduğum enderdir. Bu, şiire duyduğum özel bir saygıdan da olabilir, onunla anlaşmak için başvurduğum bir hile de(35). Bkz. İlk Dize.

Belli bir duygudan, belli bir düşünceden kesinlikle yola çıkmam başlangıçta. Şiir başlar ve sürer, ne geleceğini o zaman düşünürüm. Bitmişse kendiliğinden bitmiştir, onu anlarım. Bu bir alışkanlık sorunu, yazma sorunu. Belli bir düşünceden hareket etmem, çünkü düşünce şiirin kendisidir. Şiirden bağımsız olarak şiire düşünce getirilemez. Şiirin kendisi olarak düşünce yürür. İthal bir söz vardır: İyi duygularla şiir yazılmaz. Şiirle bir takım duygular çıkarılır ortaya (284).

Şiire Çalışmak: Tıpkı tuval karşısındaki ressam gibi çalışırım (251). Yaşamımla yazdıklarım oldukça birbirine bağlı (251).

Şiire Yatkın Durum: İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile, başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor. Öyleyse bizim yalnızlık değimiz şey, bir kendini ayırmadan (tecrit etmeden) çok, kendine yönelme, kendini daha yakından inceleme yetisi olmalı. Buysa şiire çok yatkın bir durum; olup bitenlerin hesabını kendimizden sormak gibi bir şey (102). Bkz: Yalnızlığı Seçmek.

Şiiri Açıklamak: Bir şiiri açıklamaya kalkmak şiiri değil de, şiirin seçtiği düzeni açıklamak olurdu ki, bu da şiiri çıkış noktasına, yani hammaddesine çevirmek gibi gereksiz bir işlemdir (81).

Şiir açıklamaları, şiirle araçsız ilgiler kuramayan kişilere bilgiler verir. Yoksa sanıldığı gibi şiirin gerçek varlığını, gerçek yapısını ulaştıramaz onlara (82).

Şiiri Oturtmak: Alkolü ele almıştım şiirde, ölümü de ele alabiliriz. Ölüm, tam anlamıyla. Örneğin Cahit Sıtkı’daki yapay ölüm değildir. “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder” deyip aslında baştan sona kadar, eskilerin, şiiri oturtmak dedikleri şeyi yapmıştır. Benim için çok başarısız bir şiirdir o. Bugün artık öyle şiir yazılmıyor, daha doğrusu ben öyle yazmıyorum (286).

Şiiri Şiirle Ölçmek: Yani şiire, salt iç tepilerimize uyarak değil de, tarihin, yaşadığımız çağın, belli bir şiir geleneğinin, okuduğumuz şiir sayısının, edindiğimiz şiir ekininin aracılığıyla bakmak gerekir (110).

Şiiri Tanımak: Şiir tanımak, onu bir anlamda somutlamak; donmamış hareket halinde olan bir düşünceyi gerektirir (111).

Şiirin Amacı: Şiirin amacı “bir şey”i gündeme getirmekse, aynı zamanda “o şey”i gündemden ayırmaktır da (172).

Şiirin Anlamı: Şiirin anlamı, şairin kişiliğine sıkı sıkıya bağlıdır (83). Bkz. Şiirin Düzeni.

Şiirin Doğal-Değişim Kanunu: Bkz. Yenilik Gereksinimi.

Şiirin Düzeni: Demek oluyor ki biz, düzenli ama anlamsız bir şiiri anlayabiliyoruz. Zaten düzensiz bir şiiri, hatta sözü anladığımızı öne süremeyiz. Burada düzen dediğimiz, şiirin gerçek (reel) varlığıdır. Anlamak için bu gerçek varlık önemlidir. Biz, ancak şiirin bu gerçek varlığının yardımıyla, anlamsız şiirin gerçek dışı, gerçek ötesi, ya da ne bileyim kelimelersiz güzelliğine atlar, onu kavrayıp anlamak edimini gerçekleştirebiliriz (88).

Şiirin Mantığı: Bkz: Anlamsız Şiir.

Şiirlerim: Şiirlerimin tek tek akılda kalan şiirler olduğunu sanmıyorum. Şiirde ses ahengine önem veriyorum. Tabii dış sesle, iç ses ayrımı yapmalı. İç ses daga ağır basıyor. Dış ses uyumu için kendimi zorladığımı hatırlamıyorum (264).

Şiirlerimin İlk Okuru: Şiirlerimin ilk okuru karımdır. Yıllar yılı ulaşılması güç bir şiir anlama yetisi kazanmıştır. En ufak bir kusuru bile bulup çıkarıvermek işten bile değildir onun için (36-37).

Bir yanıt yazın