Sanat Yaşamdır: Her zaman söylemişimdir, sanat yaşamdır benim için. O yaşam ki, usta bir elmas yontucusu gibi sözcükleri de yonta yonta çok görünüşlü bir nesneye çevirir. İlk sesi verir, son sesi geri ister (25)
Sıkıntı: Benim giysilerim başka bugün: Sıkıntı, suçluluk duygusu, bir tuhaf acı (62).
Tanrılarım: Benim şiir Tanrılarım, kendimle konuşma Tanrılarım, hüzün Tanırlarım, çılgınlık ve isyan Tanrılarım, bazen de düpedüz Tanrım var (47).
Tragedya: Tragedya bir karşıtlıklar bütünü olduğuna göre diyalektiktir. Acıma, korku uyandırarak insanlara arınma sağlamak klasik tragedyanın amacıdır. Buysa kaderciliktir, insan yaşamının etkinliğini durallaştırmaktır. Ben, insan soyu sürdüğünce, tragedyanın da geçerli kalacağına, kapsayıcı bir yazın biçimi olacağına inanmaktayım. Şöyle ki, insanlık toplumcu düzene geçse de, bireyin bireyle, bireyin çevresiyle çatışması engellenemez (257).
Trajik Eylem: Bkz: Çağdaş Şiir İçeriği.
Turgut Uyar: Türk şiirinin en seçkin, en usta şairlerinden biridir Turgut Uyar (173).
Türk Sanatçısı: Türk sanatçısı yakınmaya alışık değildir, savaşıma alışıktır o (231).
Yalınlık: Çok önem verdiğim, şiirde temele aldığım bir özelliktir yalınlık. Basitlik, bayağılık değil, “yalınlık” diye vurgulamak isterim. Basitlik kılpayı vardır yalınlığın arasında. Biri şiiri batırır, öbürü kurtarır. Belki ancak olgunluk yaşlarında varılabilen bir özelliktir yalınlık, ustalığın doruğudur (252).
Yalnızlık; Yalnızlığı Seçmek: Gitmiyorum herkesin olduğu meyhanelere. Gene on, on iki yıl önce yaptığım gibi, deniz kıyılarında, martılar içinde, bir başıma içiyorum. Sonra, övünmek için söylemiyorum (..) kendimle yetinebiliyorum ben. Bazen de düşünüyorum; belki de bütün kötülüklerin kaynağı bende.. Durum ne olursa olsun seçeceğim tek şey yalnızlık olurdu (47).
İçki, sevgi, yalnızlık… Bunlardan başka tutunacak neyimiz var. İsteyen kıyameti koparsın; insan yalnızlığını bilmeli, bunu değerlendirmeli. Hem sanat da yalnız burada başlıyor (50).
Bugün benim doğum günüm. Kendi kendime kutlayacağım. Sonra kalabalık yerlere gideceğim. Bir de hediye almak istiyorum kendime. Belki bir kitap, belki de iyi bir ağızlık alırım (51).
Eskittiğimiz yalnızlıklar işe yaramıyor. “Yeni Yalnızlıklar” bulmalı. Bulmalı ki, insanın anlatacak şeyleri olsun (55). Bkz. İyinin İyisi Şeyler; Şiire Yatkın Durum.
İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile, başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor. Öyleyse bizim yalnızlık dediğimiz şey, bir kendini ayırmadan (tecrit etmeden) çok, kendine yönelme, kendini daha yakından inceleme yetisi olmalı (102).
Yapıta Bakış: Bir yapıta, o yapıtın yaratıcısının bakışıyla okurun bakışı arasında her zaman bir ayrım vardır. Sanatçı sonuçla ilgilenmez, ilgilenemez. Hatta yapıtının gerçek değerini, etkisinin ne olabileceğini kestiremez. Onun sevgisi doğurganlılıkla ilgilidir daha çok. Yaratma süreci içindeki şiir yaşamı, şiir görgüsü, şiir anısıdır aklında kalan (232).
Yaratmanın İlk Koşulu: Yaratmanın ilk koşulu, işlekliğini yitirmiş, dongun (caduc), ya da ölü diyebileceğimiz birtakım biçimlerden kaçınmaktır (147).
Yarına Kalmak: Şiirlerimin yarına kalıp kalmayacağını hiç mi hiç bilmiyorum (171).
Yaşamım: Yaşamım bir kıyının yaşamı gibidir (33).
Yaşar Kemal: Somut sanat yapan şairler, öykücüler namuslu, yüce kişiler. Soyut sanat yapanlarsa, Yaşar Kemal’in deyimiyle, “Onlara aldıran, adam yerine koyan bir kişi bile çıkıyor mu?” Evet, Yaşar Kemal Böyle diyor. Diyor da, önce siz şu anlatıma bakın. Nobel armağanına aday gösterilen (!) bir yazarın anlatımına benziyor mu hiç? Memet Fuat onun için “gürül gürül” yazıyor, diyor. Bence sözcüklerimizdeki paldır küldür’ü kullansaydı daha uygun düşerdi (108).
Yazar: Bkz. Yazmak.
Yazmak: Bir Dostoyevski olmasaydı bile, Karamazov Kardeşler yazılacaktı gene de (62).
Şiirlerime “güzel” dedikleri zaman ilgilenmiyorum bile. İlgilendiğim tek şey, yazar olduğuma tanıklık yapmaları. Yani sen “yazmak”sın demeleri. O zaman “ha, sahi, demek kendim için düşündüklerim yanlış değilmiş diyorum (62).
Yenilik Gereksinimi: Düşüncenin durması demek, hayatın da durması demektir; yani çatışmanın yok olması… Bakışlarımızı şiire yöneltirsek, insan düşüncesinin durmadığını tanıtlayan belgelerden birinin de şiir olduğunu anlayıveririz hemen. Şairin yeniliksiz edemeyeceğini savunmak da işte bu yargıya bağlı. Öyle ki , başka varlıklarda olduğu gibi, şiirin de kendine özgü bir doğal-değişim kanunu vardır, demek yanlış olmaz. Ayrıca yeniliği ne türlü ele alırsak alalım, bir şairin her zaman için bir çatışma durumunda olduğunu gösterir; yalnızlığı, çok yanlılığı oranında bir çatışma.. Çünkü şiirde yenilik yapmak; bir yanlı kalmaya, bir yanlı düşünmeye, bu durumların da yarattığı bir yanlı saldırganlığa karşı çıkmak özelliğini taşır. Şairi o bir türlü mistikler diye adlandırabileceğimiz kişilerden ayıran özellik de budur sanırım (103). Bkz: Düşüncenin Şiiri; Yalnızlığı Seçmek.
Zor Şiir: Ben (..) duygudan, biçimden düşünce adına yararlanmayı, kendi gerçeklerimize de uygun buluyorum. Hatta şunu da söyleyebilirim: Batının şiir dünyasında yeri olan, ya da Batı şiirine etkin bir Türk şiiri yaratmak istiyorsak seçeceğimiz yol bu olmalıdır. Orhan Veli ve arkadaşları “halkın şiir zevkini” bulmaya yöneldiler, başardılar da. Bize gelince, bütün bu davranışları kapsayabilecek bir anlayışla yazmamız gerekiyor. Galiba “zor şiir” dediğimiz de bundan başkası değil (93). Bkz. Düşüncenin Şiiri; Aşırı Biçimcilik Dönemi.
…
*- Bu sözlükçe, Edip Cansever’in Şiiri Şiirle Ölçmek/ Şiir Üzerine Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar (Hazırlayan: Devrim Dirlikyapan; YKY, 1.Baskı: İstanbul, Şubat 2009) adlı eserden alıntılanarak hazırlanmıştır.
**_Parantez içerisinde yer alan rakamlı ifadeler Şiiri Şiirle Ölçmek adlı kitabın sayfa numarasını göstermektedir.