Hudayinabit, Süleyman Çobanoğlu'nun ikinci şiir kitabı. Ekim 2009'da Profil şiir dizisinin sekizinci kitabı olarak yayımlandı. Cemaatçi edebiyat çevrelerine sevinç çığlıkları attıran kitapla iki buçuk ay gibi -bu zamanda kusur sayılması lazım gelen- mühim bir gecikmeyle karşılaştık. Adını beğendim. Hudayinabit, mevcudiyetiyle hayret duygusuna neden olan, kendi kendisine yetişmiş bitki, ağaç gibi şeyler için kullanılan bir sözcük. Bu kendi kendinelikte Huda'nın, yani Allah'ın ektisi gözardı edilmemiş olsa gerektir. Hudayinabit sözcüğünü insana uyarladığımızda muhtemelen, insanın yaradılıştan gelen mucizevi tabiatına (fıtrat) dikkat çekilerek, kimsenin boş olamayacağı anlamı çıkarilabilir. Dolayısıyla kitabın adı eğer şiirlere etkin bir paydayı imliyor ise hayret duygusu, yanı sıra hikemiyat ikliminden pek şaşmayacağız demektir.
Şiirler, geleneksel halk şiiri formunda, a, b, c, b kafiye düzeninde yazılmışlar. Temaların hemen tamamı tanıdık, kafiye uyumunda yer yer zorlamalar var. Deneysel şiirin alışkanlıklara meydan okuyan çağdaş örneklerinden vazgeçtik, kitapta yer alan şiirler, yer yer maniler, geleneksel şiir/mani zekvi anlamında da özel bir duygulanıma neden olmuyorlar. Acemilikler, yöresel ağız, bir sözcük söyle hemen dörtlüğü yapıştıtayım tarzı uçarılıklar da cabası. Bu durumda iki seçenek söz konusu edilebilir. Birincisi şairin, şiir gündemini takip etmemesi ikincisi ise, bu gündeme bilinçli sırt dönmesi… Bu ikincisi bana daha makul görünüyor: Global dünyaya karşın yerel olanı tercih etmek… Dünyadaki başdöndürücü değişim, teknolojik edavatın insan yaşamına egemen olması hayret duygusu başta olmak üzere, insana dair bütün nitelikleri geçersizleştirip, kendi düzeni içerisinde yeniden inşa etmiş bulunuyor. Binlerce yıllık birikimin seyirlik veya 'hudayinabit' kabul edildiği bu düzeni protesto etmek anlaşılır bir ahlaki tavırdır. Ne var ki şiir denilen poetik düzenin de kendince kuralları, karşıt oldukları ile başa çıkması için ikna edici, değilse akıl çelici nitelikte olmasına ihtiyaç vardır. Hudayinabit, bunları da kendisini (yani geleneksel birikimi) de ihmal etmiş bir şiir kitabı hüviyetinde…
Kitapta Osman Konuk'un beğendiği bir dize vardı, geleneksel zevk hanesine eklenmeye aday, ben de beğendim: “at besleyen birinin kuşkuludur uykusu”.
Süleyman Çobanoğlu Kanal 7'den aşina olduğumuz kadarıyla ahlaki düzeyi yüksek, düzgün bir kişiliktir. Gerek şiirlerinde gerekse tv dizilerinde bir tür Anadolu romantizmine inanmaktadır. İdeolojik farklarına rağmen kemalistinden, islamcısına değin bu akım, bu kültürde yaygın ve yerine göre egemen bir ideolojidir. Kemalistler için Çılgın Türk ne ifade ediyor ise sünni kesim için de Çobanoğlu benzer şeyi ifade edebilir. Takılıp kalmamak, takıntıya dönüştürmemek gerekir.