İhsan Deniz’in ‘Yaz Tutulması’ Şiiri Üzerine

Bir Şiir İçin Yer Altı Notları: Bir şiiri tüm katmanlarıyla aradaki zaman-mekan-özne bağıntısını yoksayarak metni mutlak nesneleştirerek ikinci elden çözümleme girişiminin, doğrultucu, seçik, akla yatkın, yanlarının olduğunu düşünmek güç. İzleyebildiğimiz kadarıyla şiiri sahici,mutlak bir temelde ihdas ve ihsas etme yetkinliğini gözle görülür bir tarzda dışsallaştıran İhsan Deniz’in Bozgu Siperi adlı kitabının kapsamında anılan Yaz Tutulması adlı şiirini değerlendirme çabasını gösterirken de aynı sorunu hissedip hissettirmek kaçınalmaz olarak vuzuha çıkıyor. Üç bölümlük yaz tutulması "uzun yaralı bir yaz geçti aramızdan ,ağır , kocaman , dipten ve yüklü geldi" dizesiyle açımlanıyor.Zira şiiri adlandıran tutulma ifadesi sekter bir vurgu olarak katı, durağan ancak iç devinimi hareket ettirici niteliğiyle trajiği belirleyen imleme ölçüsünde, derinlikli olma haliyle eşya arasındaki olumsuzlama yönelimli bir akışın tezahürü biçiminde şiirin başından sonuna devam eden anlam rabıtasının çatısı olma özelliğini de taşıyor. ‘Yaz’ın bir zaman kesiti olarak nesnel yaşam örgüsünün belirgin bir ilmeği, müşahhasın içindeki ben durumununsa içerden yapısıyla kendi karekteristiğinde farklı bir kurgu bütünü olduğu iddia edilebilir.Ne ki insan yaradılış itibariyle de anokronik olmayan, zaman düzleminde bağımlılık taşıyan bir mefhum.Eskiyen ve eskiten bir yapıyla etkileşim halinde.Şiirin ilk dizeler bütünündeki biz genellemesiyle sonlanma, bitme, tükenme gibi (denize göç, bahçelere kor, takvim fırtınası) yoğun fanilik duygularına bu bağlamda göndermeler yapılıyor. Konunun öz ve biçimle bütünleşik, berrak bir anlatımı var.Mensur yapı ritimsel akışı engellemiyor.Kapalı anlam katları ve imajlar, hayata konu olan tek düzelikler (oda, ten deryası, şehir) sarih bir görüntüyle (kiraz tadı barındıran sekmeler) olarak karşılığını buluyor. "Ağır işçilik(eşyaya değen nemli koyu bir harf uyuşması, hurda koleksiyon cenderesi)…" Her ne kadar dizeler arası geçişlilikteki sağlamlık beraberinde iç ve dış ses uyumluluğu, anlamın içerden ve yüzey olarak da rahat alımlanmasını sağlıyorsa da şiirin kendine mahsus öznellik ve ciddiyeti yukarıdaki çözümlemesi güç ifadelerde de vuzuha çıkıyor. Nesneyi zaman bağıyla hem kotaran hem de olaylarla birlikte onun tarafından kuşatılan zihnin bilinçli olma durumuyla "imkansız hatırlamamam oysa" gizil ve sükuna dönük bir boyut kazanıyor. "Porselen zaman, kalbin sarhoş suları" gibi betimlemelerin hem bir arılığı hem bir tezadı ve bunlar arasındaki derinlikli bir bütünlüğü yansıttığı söylenebilir. Faniliğin varolmaya dönük ya da onun kapsamında bir avuntu olma boyutu taşıdığının göstergesi "hayat niçin bu kadar güzel" ifadesiyle dillendirilse de bu aynı ifadenin değilliğini müteselsilen yaşatan durumların unutulmasıyla bir çeşit sekirlik halinin devamlılığıyla geçerliliğini koruyor."baktım ardından savrulan bakışlar yine seferi yine acemi" Aynı dizgesellik ikinci bölümde sorulan sorularla da süreklilik kesbediyor. Konuda ele alınan yaz kavramı tecrübe edilen diğer zaman aralıklarına nisbetle elemin koyu olarak (hararetle) ele alındığı (ağır yaralı,darbe vuran)beklentileri tökezleten , çoçukluğa çağrışımlar yollayan bir unsur. Şiirin son bölümünde de bu farkında olma durumu, kanı olarak aynı kıvamla bütünleniyor. “’Yaz Tutulması’ şiirimi, geçtiğimiz yaz, sürekli bulunduğum, gündelik yaşantımı idame ettirdiğim şehrin ve mekânların dışında kaldığım bir süreçte edindiğim izlenim ve hislerle yazdım. İnsan, kendini ait hissettiği mekânların dışında bulunduğu zamanlarda, özellikle kendi dünyasına ve bu dünyada vücud bulan değişim ve dönüşümlere daha içerden bir gözle yaklaşım imkânı buluyor. Hayatının seyrini ve varoluş dengelerini teşrih masasına yatırırken, daha gerçekçi ve içtenlikli kalabiliyor. Öte yandan, yaz mevsimi gelip hükmünü sürdürürken, bizler tabiata dahil olmakta biraz daha cömert davranabiliyoruz. Bir örtüşme, iç içe geçme hâli zuhûr ediyor. Bunun gibi, insanın yaşı ilerledikçe sâf olana, bâkir olana daha bir özlem ve yakınlık duyuyor; bir zamanlar içinde taşıdığı o katışıksız hâli arıyor, ona katılmak istiyor.”*

*Zaman Gazetesi, 17,04,2004

(Aralık dergisinin 17. sayısında (2004 haziran-temmuz-ağustos) yayımlanmıştır.) 

Bir yanıt yazın