Kâmil Eşfak Berki’nin Mostar Köprüsüne Ağıt şiirinin diğer şiirleri yanında güzide bir yeri vardır. Bizim bu şiir üzerinde durmamızı gerektiren ve aynı zamanda bu şiire seçkinlik vasfı kazandıran husus, günümüz şairinde bir eksiklik olarak gördüğümüz, Berki’de somutluk kazanan şairin çağına olan ilgisi, duyarlılığı ve hassasiyetidir. Biz bu yazımızda Berki’nin hassasiyetindeki soyluluğun nedenleri üzerinde duracağız.
Bu şiiri önemli kılan temel özellikler, başlıca nitelikler nelerdir? Yine bu şiiri kezlerce dönüp dolaşıp okumamızı sağlayan, bizi bu şiire yönelten hangi vasıflar olabilir?
Safiyetin Yitirilişi
Temel izlekler çerçevesinde çözümlemeyi düşündüğümüz bu şiirin en belirgin vasfı, ilk mısradan da anlaşılacağı üzere, adına Batı Medeniyeti denen oluşumun, sömürgelerde ve Müslüman coğrafyada , bu coğrafyada ikamet eden mütedeyyin insanların safiyet özlemini parçalayışı, kültür ve medeniyet değerlerine olan müdahalesi, saflığa yönelik temel bir vurgudur.
"Gökkuşağını
Gökkuşağını parçaladılar"
Vurucu bir ilk mısra. Bizi okuru tam kalbinden yakalayan, sarsan, hırpalayan, rahatsız eden bir ilk mısra. Batıdan ilk müdahale, safiyete yöneliktir. Bu gün de olduğu gibi Batının ilk temas ettiği yer, Müslümanların hassasiyetindeki en can alıcı noktadır. Şiir müzik cümleleri şeklinde devam eder. Lirik bir müzik.
"Üstünde nişanlılar buluşur
Üstünde şairler karşılaşırdı
Mostar köprüsü’ne ateş açtılar"
Lirizmin dokunaklı şiir cümleleri haline dönüştüğünü görüyoruz. Yıkılan medeniyet değerlerine yakılan bir ağıttır bu. Sert ve vurucu bir üslup. Müziksel ifade biçimleri. Ve sarsılan benlik. Asırlardır muhafaza ettiğimiz değerlere yapılan müdahaleye bir tepki şiiri. ‘Nişanlıların ve şairlerin’ buluştuğu tarihsel köprümüze, köprü özelinde bütün Müslüman coğrafyaya ateş açılmıştır. Şairin yaşadığı çağa olan duyarlılığın yansımalarıdır bu mısralar. Zira ateş açılan gerçekte şairin duyarlılığı ve yüreğidir. Ateş açılan huzurumuzdur. Hoşgörümüzdür. Temel insani vasıflarımızdır. Bundan en fazla etki alan şairin parçalanmış yüreğidir adeta.
Medeniyet Sorgusu
‘Irmak öyle akar ki kıyısında biri vardır’ mısraını ‘Irmak öyle akar ki kıyısında Türkiye vardır’ şeklinde okumak da mümkün. Şair şiirin bu bölümden itibaren bir medeniyet sorgusuna girer. Buna Dünya Sisteminin bekçileriyle bir hesaplaşma diyebiliriz. Soru soran bir şiirle karşılaşırız bu ilk bölümden sonra. Sorgulayan bir şiir.
"Irmak öyle akar ki kıyısında biri vardır
Ruh için ne yüzyıllar geçti
Neretva ırmağı şimdi akıyor mu Bay Arabulucu
Kötülük görmeden kötülük eden İngiltere’nin
Aracısısınız Lord filanca Bay A-r-a-b-u-l-u-c-u
Irmakların arşıâlâda aslı vardır akarlar
Bilir misiniz Lord filânca bilir misiniz
Mostar Köprüsü’ne ateş açtılar
Ruhu yormayan bir şiiri var Berki’nin. Kendisinin Üstad Sezai Karakoç’un şiiri için söylediğini biz Berki’nin şiiri için söyleyebiliriz: ”Her ruhun ‘bizi söylüyor’ diyebileceği bir şiir”. ‘Ruh için ne yüzyıllar geçti’ mısraı, Berki’nin metafizik tarafına seslenen bir mısra. Bu mısraa bütün bir medeniyet tecrübesinden süzülmüş bir mısra gözüyle bakabiliriz. Ortada devasa bir Osmanlı macerası , bir medeniyet serüveni vardır. Pirlerle olan alış-verişin (divan şiiri) bir yansıması adeta. Berki , biçim ve içerik olarak çok anlamlı niteliği olan, geniş ufuklu bir şiire sahip. Mostar Köprüsüne ağıt şiiri çağrışımları bol bir şiir aynı zamanda. Bu şiirin bizde karşılık bulmasının bir diğer sebebi de iletisinin en açık olduğu bir şiir olması biraz da. ‘Irmakların arşıâlâda aslı vardır akarlar’ mısraı, önemli bir metafizik gerçeği ifade eder. Şairin medeniyet sorgusu, şiirin öne atılma isteğinin bir karşılığıdır. Zira ortada bir acı , can yakıcı bir kıyım vardır ve şairin buna duyarsız kalması düşünülemez. Avrupanın tam ortasında herkesin gözü önünde bir katliam gerçekleşmiştir ve dünya ve bizim adaletine çok güvendiğimiz Batı da sadece seyretmiştir. Tabi haliyle bu insanlık zulmü karşısında sesini ilk yükselten şairler olacaktır ve öyle de olmuştur.
Bize Ait Bir Ses
Kâmil Eşfak Berki, Diriliş geleneğinden gelen bir şair. Şairin canı yanmıştır ve medeniyetimizin içinden seslenir. Bize ait bir ses. Berki’nin sesine ses olalım derim ben. Diriliş (Hakikat) medeniyetinin değerlerine , sembollerine yapılan saldırı şairin canını yakmıştır. Mostar Köprüsü’ne ağıt şiirinde derin bir üzüntü var, kaybolan, yıkılan değerlerin üzüntüsü. Bu şiirde sanat düzleminde medeniyet yapılarının inşa edilişinin lirik bir ifadesiyle karşılaşırız. Yapı taşlarının lirik ve özgün bir imar sürecidir bu.
"Mostar Köprüsü yapılırken
Bütün Mostar çocukları sokulup bakmıştı
Balkonlardan kızlar gül fırlatmıştı
Taşı taşa içten bağlayan baş kalfa
Keçi kılını yumurta akıyla karmıştı
Seher vaktinde eğilmiş ırmağı okşamıştı
Avrupa’nın en güzel köprüsüne ateş açtılar "
Berki’ye kültür ve medeniyet şairi diyebiliriz. Hakikat doğrultusunda Diriliş Medeniyetinin. Berki bize bir bakış-açısı getirir, Medeniyet bakış – açısıdır bu. Bu şiir özelinde Berki’ye göre şiir, taş taş yapılarla yükselen bir medeniyet inşasıdır. Bütüne yönelir ve Varlıkla olan bağını koparmaz. Varlık – Kâinat- İnsan bağıntısına inanmıştır ve bu üç unsur birbirine kopmaz bağlarla bağlıdır. Bu üçlü sacayağı dengesini bozan Batı medeniyetine, Mostar özelinde bir itiraz yükselir. Ben bu şiiri bir ağıt şeklinde okumak yerine bir protest şiir örneği biçiminde okuma taraflısıyım. Benim okumam bu yönde, bu doğrultuda. Yine bu şiirin atılımcı gücüne inanıyorum. Dışa açık yönüyle ilgilendiriyor beni bu şiir, duyarlılığı ile itirazı ile tepkisiyle.
Kültür İmhası
Bu günlerde ‘mahrumiyet’ sözcüğünü daha bir sever oldum. Müslüman coğrafyada değerlerimizi korumak adına direniş-diriliş vasıflarını muhafaza eden, vatanlarını müdaafa eden insanların görünürdeki mahrumiyetleri, geri planda bir kazancı temsil ederler. Direniş bağlamında teknolojik donanıma sahip olamayabiliriz. Ama gerçekte kazanıyoruzdur. Hakiki bir imana sahip olanlar kâinata bile meydan okuyabilirler. Müslüman coğrafyada yer alan kültür ve medeniyet yapıları, asırlardır sürüp gelen çizginin devamıdırlar. Berki’nin şiirsel tepkisi, kültür ve medeniyet yapılarına olan müdahalede yoğunlaşır. Bu şiir, mânâ maddeden üstündür, hükmünü doğrulayan bir şiirdir,bizim gözümüzde. Zulmün çağının olmadığının bir ispatı bir bakıma. Tiranlar hemen her çağda vardır ve bunun alternatifi, yeni bir medeniyet tasavvuruna sahip olmaktır. Tiranlar ilk önce kültüre, dış biçime müdahale ederler. Değişim ilk önce dış-biçimden başlayacaktır. Tanzimat’tan beri süregelen bir kültür imhasıyla karşı karşıyayız.
"Savaşçılarımızın uçağı topu yok
Yalnız tüfekleri var
Kurşun biterse ok duygusuna geçerler
Yay ger, bırak ! Oklarlar
Saraybosna Kütüphanesini kundakladılar
El yazmalarını ateşe verdiler
2000 yılına gidiyorduk
Avrupalılar el yazmalarımızı ateşe verdiler"
Batı’nın bu topraklara nüfuzu, kültür kanalıyla olmuştur. Biçimsel değişim beraberinde öz değişimini getirmiştir. Ve yabancılaşma, ilk önce biçimde başlamıştır. Kapitalist – Sömürgeci güçlerin temel korkusu, sömürü ülkelerinde yeniden başlayacak olan bir kültür ve medeniyet oluşumu, ruhta bir yeniden toparlanmadır. Sezai Karakoç’un ifade ettiği anlamda bir öz-değişimdir. Durum-alışta bir öz-dönüşüm. Berki , bu şiiriyle hakim medeniyete bir tavır almıştır.
‘İnsanın Hüznüne Ateş Açtılar’
Berki, şiirde genel bir tutum olarak tarihsel yapılardaki imgesel özelliklerin envanterini çıkarıyor. Ancak bunu, bilinçsiz bir sayıp dökmecilik olarak değil, medeniyet yapılarının ruhunu ortaya koyarak yapıyor. Böylece sanat eseriyle yeni bir medeniyet inşası yönünde önemli bir adım atmış oluyor. Bu hatırı sayılır bir adımdır haddi zatında. Bu bağlamda Yahya Kemal ile akraba bir duyuş eşliğinde ‘yapı’yor eserini. Bu yapı Yahya Kemal’in eseriyle benzer özellikler taşıyor. Şiirsel ses olarak değil belki ama şiirsel duyuş olarak nitelik benzerliği taşıyor bünyesinde.
"Düşman topçusu
Minare uçurma yarışması yaptı
İnsan değillerdi insanlıktan çıkmıştılar
Tanrıyı birlemeden uzaktılar
Ölmüş annesine bakan çocukların
Makinelarla fotoğrafını çektiler
İnsanın hüznüne ateş açtılar "
Oğuz Atay’ın ‘İnsanlık Bitti’ söylemini anımsatan, Batı’nın geldiği son noktayı işaretleyen mısralar.Yukarıdaki alıntı yaptığımız bölüm, çok bağlandığımız , adına Batı medeniyeti denen büyük ve sarsılmaz yapının kara bir fotoğrafı adeta. İnsanın yüzünü güldürmeyen, insana derin üzüntü veren bir resim.
Sonraki mısralar ile yüzümüze kan geliyor. Kendimizi buluyoruz. Serinliyoruz. İnancımızla üstün olduğumuzu anımsıyoruz. Farklılığımızın nereden kaynaklandığını öğreniyoruz. Kurtuluşumuz da buna bağlı. Çıkış yolumuz da.
"Biz müslümanız
Biz çocuklara hürmet ederiz
Biz vahyin ışığı ile farklıyız
Biz çocukları yaşatırız
Onlar Mostar Köprüsü’ne ateş açtılar"
Kâmil Eşfak Berki şiirinin sesi, gündelik hayat içerisinde oluşan bir sestir. Şiirin onu ilk bulduğu ân, kanlı canlı gündelik hayat ve ilişkilerdir. Bu anlamda Berki’nin şiiri, yaşayan insanı ve yaşanan hayatı esas alır. Pasif ve etkiler alan bir özne yoktur şiirde. Eleştirel ve anlamaya çalışan bir özne. Bu özne büyük Hakikat Medeniyetine malzeme taşımakla birlikte, gündelik hayatın beyhudeliğini gördüğü için, esas olan tarihi yapılardır, sembollerdir, hassasiyetlerdir.
Bu şiirin ilk ânı beni
Tıklım tıklım bir süpermarkette buldu
Tek bir insan tek bir insana selâm vermiyordu
Kadının gözü komşusuna ilişiyor
Eli seğirtiyordu yağlı salamlara
Sonra o salam o kadınla gidecek
Kadın gidecek dudaklarını tapınır gibi boyayacak
Yağlı salam mutfakta bekleyecek
Kadın trans halinde mutfağa geçecek
O yağlı salam kızgın yağda cızırdayacak
Medeniyet Eleştirisi
Tarihsel açıdan Tanzimattan bu güne görkemi karşısında büyülendiğimiz Batı medeniyetinin etkisi altındayız. İlk kamaşma aydınlarımız üzerinde görüldü. Batıcı aydınlar, kendi kaynaklarımıza dönmek yerine küçümseyici gözlerle baktılar. Körü körüne taklit, bu aydınların en belirgin vasfı oldu. Halkla olan bağını sıfıra indirdiler. Bu köksüz aydınlar güruhu, değerlerimizle uyumsuzluğunu göz ardı ederek batıya has kavramları, hiçbir sorgulamaya tabi tutmadan aynen benimsediler. Berki bu zihniyete şiiriyle eleştirel bir bakış getirir.
"Kaslarımızda biriken lâktik asit değil
Lâiklik kelimesi
Hava kirlenmesi gibi
Durduk kaldık öylece
Batıcılar gözbağcıları liberaller
Bütün başkentleri 2000 yılına tutsak ettiler
-Pardon 2001 yılına-
Onlar Mostar Köprüsü’ne ateş açtılar
Yıkılan bir köprü kadar değil Avrupa
Batı insanı çelik çizgilerle birbirine engelli
Biz gökkuşağına imrenmiş
Baktıkça güzelleştiren bir köprü yapmıştık
Çocuk yüzündeki mevsime haset ettiler
Onlar Mostar Köprüsü’ne ateş açtılar"
Berki, batının zulmüne duyarsız kalmadığı gibi Batılı zihin yapısına da eleştirel bir gözle bakar. Bu bakış, ‘her şair aydın olmalıdır’ hükmünü doğrulayan bir bakıştır aynı zamanda. Burada İlhan Berk’in Adorno’dan aktardığı fikri hatırlamakta yarar var: Sanat yapıtları, içinde bulundukları dönemin bilinçsiz tarih yazımıdır. Berki’nin bu eseri, medeniyet eserlerine dair son derece ve ayık bir bilinçle koyulmuş önemli bir işarettir. Şiirin son iki mısraı , şairin bu topraklara has damarı, Diriliş çizgisini temsil ettiğini gösterir niteliktedir. Berki bir şair olarak da bir aydın olarak da buradan yani Diriliş damarından sesleniyor.
"Her çocuk cellâdına bir ân baktı
Gülümsedi saygıyla duran Ölüm Meleğine"