Biraz farklı da olsa benzer sayılabilecek bir deneyime, modern şiirin kurucularından, Charles Baudelaire’in yaşamında rastlıyoruz. “Ticari yazının atılımının Hachette, Levy veya Larousse gibi kimi büyük yayınevlerine servetler kazandırdığı dönemde” diyor, Pierre Bourdieu; “Baudelaire’in Les Fleures du Mal için küçük bir yayıncı olan ve öncü kafelere girip çıkan Poulet-Malassis’i seçtiği bilinmektedir: Daha geniş parasal olanakları ve yapıtın fazla dile düşmesinden korktuğu için Michel Levy’nin kendisine önerdiği çok daha geniş bir dağıtım olanağını geri çevirerek, daha küçük ama genç şiirin yanında savaş veren bir yayıncıyla sözleşme yapmıştır”(4). Bourdieu, “bağımsızlık siyasası” tabiriyle yorumluyor Baudelaire’in bu tavrını ve tercihini. Erken gelecek bir ün ve dolayısıyla parayı, sermayedar ve popülaritenin kendisine egemen olacağı düşüncesiyle reddetmiştir, Baudelaire. Bu ret ediş, kişilik ile ilgili olduğu kadar, ideolojiktir de. Özgün bir kişi, özgün bir sanatçı olan Baudelaire’in varlıklıları ret, maddi olanakları bakımından üçüncü sınıf bir yayıncıyı tercih etmesi ile Muhammed Esat’ın “malul” yani yayımladığı şiir bakımından sorunlu olduğu eleştirmenler tarafından ilan edilen bir derginin (Yedi İklim) tercihe değer bulup, halde ve gelecekte ümit vaat edeceği düşünülen dergileri reddi arasında koşutluk kurulabileceği açıktır. Buradan, Yedi İklim’in içinde bulunduğu durum nedeniyle şairi denetleme, yönlendirme gibi etkilerinin olamayacağı, dolayısıyla şairin her bakımdan kendine münhasır “siyasası”nı sürdürüp “bağımsız” davranabileceği yorumunu yapabiliriz. Yani, şairin aradığı “bağımsızlık” ve “düzensizlik gereksinimi”nden başkası değildir. Bunları da ideolojik tercihlerine ters düşmeyen Yedi İklim’de bulduğu, Yedi İklim’in bu tür bir “motivasyon”u amaçlamasa da içinde bulunduğu açmazlar nedeni ile sağladığı, pekâlâ, söylenilebilir.
Muhammed Esat’ın kişiliğinin pek çok faktörden ama bilhassa şiir ile doğaldır ki, öğrenimini yaptığı psikolojiden mütekâsif etkiler barındırabileceği kabul edilmelidir. Psikoloji eğitimi zaten, yukarıda kısaca ifade etmeye çalıştığım hususu bilmese bile, bu tür örneklere vakıf olama ihtimalini güçlendirmektedir. Dolayısıyla Muhammed Esat’ın Yedi İklim deneyimi beğenilmenin, tanınıp, şöhreti yakalamanın bir vasatı olamaz. Nitekim orada bulunduğu zamanlarda üst üste şiirler yazdı ve yayımladı. Çok sayıda kitap okudu. Özgün kişilik, karmaşık psikodinamikler, bağımsızlık siyasası gibi kavramsallaştırmalar, Yedi İklim deneyimi bağlamında, kişiliğine büyük oranda uygun düştüğüne göre, Muhammed Esat’ın önemli işler başarabileceğini erken ölümünün engellediğini söylemek abartılı bir öngörü olmaz sanırım. Ne çare ki otuzuna gelmeden fâniler arasına geçen şairin, gelişim olanağını bulamamış işleri hakkında “öngörü” sözcüğünden yararlanama yoluna gitmek de gerçeği değiştirecek değil(!).
İhsan Deniz, Ali Günvar’dan ilk kez ismini öğrendiği Muhammed Esat için kısacık bir yorum yapmıştı. Bu yorum, onun, basamakları ağır ama emin adımlarla çıktığının kanıtı gibidir. “Ali Günvar’ın kendi ifadesiyle ‘on kadar çok yetenekli’ isim arasında imzasını saydığı ve bana “okuyor musun?” diye sorduğu Muhammed Eroğlu var” diye başladığı sözlerini bakın nasıl tamamlıyor, İhsan Deniz: “Muhammed’i tanımıyorum; nedense şiiri dikkatimi çekmemiş, olabilir… Ancak, kendisi Ali’nin favorisi olduğuna ve “Ölün çünkü hayat duvarınıza işer” şeklindeki veciz mısralara imza attığına göre, mutlaka “iyi bir şair” olacaktır! Bakın buna inanırım işte!…”(5)
—
Kaynakça:
1.Yedi İklim, Şiir, Ali Günvar; Deniz, İhsan; Yeni Şafak, 20.05.2002.
2. Edebiyatta İslami Çizgiler; Kitap-lık Dergisi, Mayıs-Haziran 2002; sayı 53.
3. Psikanalitik Edebiyat Kuramı; Cebeci, Oğuz; İthaki Yayınları.
4. Sanatın Kuralları; Bourdieu, Pierre; Yapı Kredi Yayınları.
5. Kime Neye İnanacağız?; Deniz, İhsan; Yeni Şafak, 27.05.2002.