Sözcük: Bizde sözcük düştüğü yeri yakar! Yakmalıdır da! (D; 112).
Şiirin, tilciğe dayanması demek, tilcikle (sözcük) “kurulur” demek gibi yalınç bir anlama geliyorsa amenna (ötekiler tilcikle “yazıyorlardı”) ama “salt” tilcik olanaklarıyla bakımından bir anlam veriliyorsa, hayır. Tilcik “salt” görüntü yakalamak için bir araçtır demek de, şiiri, bugünkü şiiri anlamamak, kendisini, tilciğin “değerini” bilmemektir (BŞBÇ; 11).
Süreyya Berfe: Bkz. Genç Şiir Serüveni; Gözü Kara Şairler; Kentlerin Şiiri.
Şiir: Şiir’de her bir şeyin Türkçe’sini bulacaksın! Gerçek’in, gerçeklerin, Şiir’in arkasındaysan doğallıkla. Yoksa ‘Şiir’, ‘Şiir’ olmaz bence (D; 13).
Şiir tam bir avadanlıktır, tarihsel bir avadanlık (D; 56).
Benim “kurduğum”, “kurabildiğim” şiirde (..) okur denilen kişi karınca kararınca dahi olsa ‘silinmiş’ olduğu için, bütün kavramlar nesnel gerçeklikler, vb. hızlı bir değişime, belirli bir şiir perspektifinde yerlerini alıncaya dek gelişmeye uğruyorlar (D; 56).
Şiir, bilinsin ki, dünyaya, kente, babaya, okula… değil yalnızca (özellikle 1956’dan sonraki günlerde) öğrencilere de, oğullara da, hemşerilere de, insanlara da bozuk çalar. Şiir de bozuk çalar (D; 51).
Şiir denilen şey hizmet ve meta üretildiği, üretilişi gibi “kurulmuyor” kesenkes biliyorum. Yani, bir bakıma, iktisatta belirli bir sayfası yoktur şiirin; bu yüzden anlatmak epey zor olacaktır (D; 55).
Şiir (..) bütün boyutlarıyla yaşanan bir şeydir(..). İnsanın herhangi bir ürünü davranışlarına dek nasıl oluşuyorsa, odur dipte. Şiirin şiir olmakla yazı yazın olmakla işlenişinin, kuruluşunun kendi başkalığından başka bir şey yok. Özel bir başkalık aramayın olup bitenler de şiir adına. Kaynaklar, pınarlar hepimizindir. Kendine özgülük filan da söz konusu değil şiirde (D; 61).
Şiirler yazılmış olsun olmasın dolaşıma yürürlüğe kendiliğinden varır (D; 62).
Şiirde genel geçer ve bilinen şeylere gözümü gözlerimi kırpmadan bakmaya çalıştım hep ve baktım sanıyorum. Verili verilmiş dil’i de (başlangıçtan bu yana ve kendiliğinden) benimsemeyişim, ona karşı kendi şiir dilimi oluşturmaya girişişim bu yüzdendir herhalde (D; 63).
Şiir imgeyle kurulur (D; 74).
Sözcüklerim atalarını da taşısın istemiyorum. Bir köşeye sıkışsın ama.. (D; 77).
Şiir Müsteşarlığı: Bu toplum bir durumuyla şiiri, ne şiiri yalnız, sanatı takmıyor açıkçası, bütün ses eleştirmenlerden gelir, sanatçıyı suçlayarak hem de. Yakınlarda (1967 dönemi kastediliyor-sekoya) Ant dergisinde eleştirmenlerin konuşmalarını izlemiştir herhal okurlar! Oradaki Selahattin Hilav’la Asım Bezirci’nin tutum bakımından Adnan Ötüken’den ne farkı vardır. Şiir müsteşarlığına iki aday daha işte! Yaşıtlarımız için de başka üç ozan adı veremeyişlerinin sıkıntısını dıştalıyorlar. Olduğu gibi yazıyorum, her şeyin bir haddi var, akıllarını başlarına toplasınlar da, söz konusu edilen ozanların yapıtlarını okusunlar, okumuş oldukları izlenimini vermeye çalışmasınlar, okusunlar (D; 85-86). Bkz. Sarı Kurumlar; Okur; Yanlış Bakış, Şiire.
Şiir-Tarih İlişkisi: Bkz. Yahya Kemal; Düşünce-Şiir.
Şiirin İşlevi: ‘İşlev’ derken ne düşünülüyorsa; her şiirin az ya da çok bir işlevi vardır, deyip geçelim (her katman güzellik yaratabilir). İşlevsiz bir şiir hiç olmamıştır yeryüzünde, insan tarihinde! Bkz. İktidar; Anlamak, Şiiri.
Hiçbir şiir başıboş değildir. Tutumuna, ne yapmak istediğine gelince: İkinci Cephe’yi açmak, us dışında da bir anlam olduğunu savunmak, şiir kuralları konusunda anarşist davranmak, anlamsızlığın anlamına doğru gitmek, bu gerçeklikleri dil kurallarıyla sınırlayamadığım için dili aşmak, tilcikleri özdeğinden kurtararak, yeni özün zorunlu sonucu olan yeni biçim, yeni biçimin de zorunlu sonucu olan yeni özü getirmek diye özetleyebilirim (BŞBÇ; 11-12). Bkz. Sözcük; Şiir.
T Harfi: “Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim” dizesindeki ‘t’ harfi ‘b’ olacaktır. 1970’den beri ‘t’ başıma bela olmuştu. ‘t’yi boyuna boyuna kafama kakıyorlardı! (SDK; 36).
Tabu ve Totem: Bkz. Beledi Şiir.
Tanzimat: ‘Tanzimat’ bir de neyi getirmiştir herkes bilir. ‘İntihar’ sözcüğünü. (..) Ferman birazcık da bireyi ilan etmiş gibidir ilk kez (D; 121).
Tarih: Her bir şey tarihtir… Tarih ayağa kalkılınca görülecek bir nesne değildir (D; 9). Bkz. Sarışın, Sarışınlar; Turan Oflazoğlu;.
Tedirgin Tarihçiler: Tarihçiler, hele ‘tedirgin tarihçiler’ (böylece tarih öğretmenleri, tarih profesörleri iyice konuşmamızın dışında kalıyor) ‘yarı şair’dir çünkü; altı şair; üstü tarihçi (D; 24).
Tezer Özlü: Vallahi tallahi! Evet! İçtenlikle ve özdenlikle yazıyorum ki, Tezer Özlü’yü de, onun çok insanda bulunmaz Doğrucu Davut’luğunu her yerde, her kentte ve eşsiz bir “hayır” işleyen bir insan-insanı ben nasıl özlemem. Tezer Özlü artık benim yakın akrabamdır (SDK; 39).
Toplum, İçinde Bulunduğumuz: İçinde bulunduğumuz bu topluluğun temel niteliğinden, işleyen Mekik’inden kuşkularım vardı benim; derin kuşku, artık ‘düşünce’! (D; 51). Bkz. Beledi Şiir; Doğal Adam; Birey.
Görebildiğimce; şiir takılmaz bizim toplumumuzda kesinlikle. Gösterişler, görünüşler ise beni ilgilendirmiyor, ilgilendirmez. İçinde bulunduğumuz toplumun bir insan toplumu olduğu üzere benim derin kuşkularım var; böyle bir yargıya öznel yollardan da varmadım (D; 59).
Turan Oflazoğlu: Tarihe tarihi ‘koşuklaştırdıktan sonra’ bakan Turan Oflazoğlu var; onun ‘iktidar’ kavramını deşmesi, boyuna deşmesi ilgimi çekiyor çok (D; 12). Bkz. İktidar.
Turgut Uyar: En Sıkı Şair: Turgut Uyar (..) Turgut Uyar kapkara Ankara’da doğmuştur, ama ilkokulu İstanbul’da okumuştur(..) Yakışıklılığına aldırmaz, dibine dek mutsuzdur bu dünyada. Temel bakış açısı; karamsar…(SDK; 15).
Türkçe’de, şiirden ve şiirde sıkılarak (İlhan Berk de ‘sıkıldığı için şiirler’ yazdığını söyler; gülerek) tek başına kalmayı göze almış iki-üç şairden biridir (..) Tehlikeli şairler ile uslu şairler arasında bir yerde duruyor Uyar (D; 118).
Yahya Kemal: Doğrusu ya, Yahya Kemal yalnızca bir ‘devlet şairi’ değil, aynı zamanda dört dörtlük bir ‘iktidar şairi’ydi de (nasıl Aşık Veysel ‘halk’ değil de ‘halkevi şairi’ ise (BŞBÇ; 56).
Gerçekte ve bir bakıma hem şiiri, yazısı ve hem de dünya görüşü olarak tam da Jön Türk’tür; bu anlayışı 1958’de ölünceye kadar Cumhuriyet’te de sürmüştür (BŞBÇ; 56).
Tarih-şiir ilişkisine gelince; daha Şiir-Tarih ilişkisi aşamasındayız. Düşünüyorum: İlkin ve hemen aklıma Yahya Kemal geliyor. Daha önce, Osmanlılar’da tarihe böylesine düşkün bir şair yoktur (D; 11, 12).
Yahya Kemal’den önce tarihle ilgilenen bir şair yok, olmamış bu dil’de. Düşünce ile bile ilgilenmemişler ki ‘tarih’le ilgilensinler (aydınların, yazarların –ben kendi yaşayışımda da gördüm bunu- bütün işleri güçleri bir tepkedir, refleks). (D; 112).
Çok geniş anlamda da olsa, birgün, ‘çağdaş’ Türk şiir tarihi Ahmet Haşim’le değil, Yahya Kemal’le başlayacaktır. 1912’ye kadarki şiirde egemen olan gülünç Mınakyan biçeminin onunla bir yana bırakıldığı unutulmasın, unutmayın. Sonra şiiri boş vakitlerin bir değerlendirilmesi olarak değil de (bunu yapanlara ben ‘Pazar şairleri’ diyorum) bir ‘meslek’ olarak benimseyenlerin de bir bakıma ilkidir de (BŞBÇ; 58).
Yanlış Bakış, Şiire: Ben şiirdeki aşırı yanlış bakışlar, aymazlıklar ta o günlerde, 1956’da başlamıştır diyorum, başlatılmıştır (D; 50). Bkz. Eskiyi Arkasına Alanlar; Yaşar Nabi Nayır; A Dergisi; İkinci Yeni’yi Yadırgayanlar.
Yaşar Kemal: Geçenlerde, Mavi Yolcularla aşağı yukarı aynı eküri’den pazarlamacı ve romancı İbrahim Tatlıses (Yaşar Kemal) bana İdris Küçükömer’in düşüncelerini pek algılayamadığını söylemişti; unutmuyorum. Hiç unutmayacağım da! (BŞBÇ; 68). Bkz. Arabesk Şiir.
Yaşar Nabi Nayır: Muzaffer Erdost, tersinden de olsa İkinci Yeni’yi ortaya çıkaran Yaşar Nabi Nayır’dır derdi aslında; Varlık dergisinde, değil İkinci Yeni şairlerinin şiirlerini yayınlamak, uzaktan bile o çekime giren şairlerin şiirlerini yayınlamazdı (SDK; 20). Bkz. Eskiyi Arkasına Alanlar; İkinci Yeni’yi Yadırgayanlar.
Yeni Atatürkçüler: Azra Erhat Mitoloji Sözlüğü’nde Hektor’a Mustafa Kemal demiştir, Vedat Günyol da olaya Prof. Suat Sinanoğlu gibi ‘Türk Hümanizmi’ der; tam anlamıyla üçkağıtçı olduğu herkeslerce bilinen Eric von Daniken’e İsviçreli bilim adamı diyebilen ‘bitişik’lerden Melih Cevdet Anday da Atatürk için şiirler yazar.. vs (BŞBÇ; 63).
Yeni Marjinaller: 1987’de (..) bu ‘Yeni Marjinaller’in, “benzemezlik”ler’in, bu Sylvia Plath’lerin sahici ve içten çıkışı oldu, oluyor (BŞBÇ; 30).
Nilgün Marmara gibi ‘Yeni Marjinaller’den ya da ‘benzemezlikler’den; Sami Baydar, büyük harfli ‘acı’yı bilen Turgay Özen (nitekim aile dergisi olmaktan hızla çıkarılması gereken Beyaz’ın son 12. sayısında üçünün de şiirleri vardır), Metin Altıok… sayılabilir. Asi Balkar, Mustafa Ziyalan ve hatta Levent Yılmaz da (BŞBÇ; 31).
Yeni-Yeniçeriler: Bkz. Sivil Anayasa.
Zambaklı Padişah: Zambaklı Padişah’taki ‘zambak’ı bir simge olarak düşünmedim (sonuç olarak oraya gelinmiş olabilir bak). Kısacası, bir ‘iktidar’ın ellerini önce ‘mor’ olarak düşündüm; o kadar (kardeşlerini, oğullarını –şiirle yazışmaya aman vermeden!- boğduran bir padişahın ağzı, zihni de …ancak ‘mor’ olabilirdi bence). Bütün, ‘mor’ olamıyor olamaz bilirsin; tarihte ne handikaplar vardır… ‘Mor’un şiirdeki nesnel karşılığı olarak ‘zambak’ vermişim bir padişahın eline. Onu fırlatıp atamayacaktır atamaz. Çıkmaz bir leke! (D; 47). Bkz. İktidar.
…
(*)- Bu sözlükçe Ece Ayhan’ın Bir Şiirin Bakır Çağı D (YKY Yayınları, 1. Baskı, 2002); Sivil Denemeler Kara (Deneme) (YKY. 1. Baskı, İstanbul, Eylül 1998) ve D (YKY yayınları, 1. baskı, İstanbul, Ocak 1996) adlı eserlerinden alıntılanarak hazırlanmıştır. Alıntı sonlarında parantez içindeki büyük harfli kısaltma, alıntı yapılan kitabı (Kitabın adının baş harfleri), rakamlar ise sayfa numarasını belirtmektedir. Bu haliyle sözlükçe, şairin/yazarın tüm metinleri taranmadığından tamamlanmış değildir.