Daha çok onlardansınızdır; apartman, market, otonomi, otomobil, bankamatik, internet; görgü, moda, asalet, eğlence, ibadet; her şey onlardandır. Onlardan kopuş imkânsızı istemekle neredeyse birdir. Onlar, fi tarihinden kalma mücerret kitâbenin değişmez kıldıkları, yoksulluk ve yoksunluk ile tekerrür etmesine itiraz gerektirmeyen yanlışlıklar komedyasının tek figüre mahkum toplumsal bedenleridirler. Yani, evvel ile sonranın değil-hulâsası.
Gücü, yayılım ve yalınlığında.
Kalıcılığı, karikatür çerçevesine sığarlığında.
Onlardan olmak, aynılık ve aşinalık düzleminde, ben’i biz’e batırmaktır. Bizde temsil olunan ben her şeye rağmen anonimdir, tüketime mukavemet eden bizde var-olmayan-var’dır handiyse.
Tini, kahkaha formundaki ‘ne derler’ cümlesine içkin, dedikoduya mahal vermezliği öne almada yol alır. Gündüz başka, gece başka olunur bu yüzden. Onlar dersine nereden başlanırsa başlansın, kavramlar aynı kalır: riya, dedikodu, söylen…
Sokaktasınız. Sokak onlardan.
Yüzler trafiği: mor, lacivert, bej.
Bejle öpüşüyor, laciverdi selamla geçiştiriyor, morun elinden tutuyorsunuz. Kırmızıya ne oluyorsa mânalı, mânalı bakıyor gözlerinize. Bakar, bakar. Tanıması da gerekmez üstelik. Bütün edimler, edimsiler onlardan ya. Çocuk-adam, adam-çocuk arasında sarkık durmalı. Bire on, bire yüz, bire beş yüz durabilenin hikâyesi dilde kullanıma hazırdır ama kaç hikâye anlatılır ki şunun şurasında. Ya işi şakaya vurulmalı olası gerilimler karşısında ya zedelenen onuru görmezden gelmeli. Kahramanlık çağı mı bu çağ?
Onların saati akıl almaz bir genişlikte ilerler. Her değişim, bu aralığa bir hareket daha eklediğinden olacak, mutlaka bir kötüye gidiş diye tefsir edilir. Her değerin ikili zıtlıklarla oluşturulduğu hesaba katılırsa, olası seçeneklerin çoğu ta baştan elenmiş demektir; bağlamından koparılmış gerçeklik mevcut ütopyalarla önde gelenin amacına matuf günübirlik hesaplarda kan bulur. Yönünü kati surette hayra dönenlerin, hayrın vaat ettiklerinin sürekli uzağında seyrettiklerine şaşmamak gerektir. Dile pek getirilmez ama bütün kötülüklerin sahibi ve taşıyıcısı kader denilen ‘canavar’dan başkası değildir bir yerde. Ve Öteki!
Metafizik ötekinin tekilliğine karşın, insan-karşıtlar genellikle çokluğa tekabül eden adlarla anılırlar. Mevcut yapının gediklerini hep kötülüğe bakarak kurgulayan onlar ideolojisi, karşıtın mümkünlere sahip olması durumunda soluksuz bırakacağı korkusunu öne alır; şartlar da hiç şüphesiz olağan değil, olağanın üstüdür. Olağanüstülük yahut güvenliğin nazik denge düzleminde sürdürebilmesi stratejisi, önde gelenin kurbanı yığınlar için hayatın kimin için, nasıl yaşandığı sorularından akıl almaz kopuşla yaşanılır tabiatıyla.
Ne ki öteki salt öteki olmakla etik, ontolojik, epistemik şüphedir; sorudur; değişim talebidir -açıktan veya örtük. İptal edilemez, değiştirilemezdir de. Öte yandan yöreden, yeraltından köktenci kopuşla herkesin gündemine girmeyi hak eden olay, mutlaka onların dışından gören gözün şahitliği anlamında, ilgi çekicidir. Ahlâksız veya ahlâki zaaf diye nitelenebilir her dışavurum bunun sıradan ama en kesif örneği olagelmiştir. Hırsız, kavgacı, deli, sarhoş tipleri onların zararsızlaştırdıklarından olmakla benzer bir işlevi gördüklerinde şüphe yok. Munis, uysal, iyiliksever ise heyecanını yitirmiş kendilikler olarak onların alanında, sınırları zorlama iktidarından yoksun, zamanın ayakları yere basmayan bir diliminde mumyalanmış, halinden memnunu oynayanlardır.
Uzatmaya gerek yok. Onları zaten tanıyorsunuz.
Ad veren, değer öğreten, sonu gelmez törenlerle yaşama şekil verenleri kim tanımaz ki? İnsan dünyasında kesinliklerin yanıltan gerçekliği göz önüne alındığında onlardan olmak ya da olmamak gibi bir seçeneğin de önemi kalmamakta. Her şeye karşın onlarla kurulabilecek gerilimli birlikteliğin altını çizmeli. Örneğin, öteki olarak sanatçı içrek gerilimlerin yanı sıra buradan tespitlerle insanı ve yaşamı sorunsallaştırır, buradan soğurur, yine ürettiğini buradan sunar. Bu kapının açık kalması mühimdir. Ben gibi onlar da sorunlarla, değer yitimleriyle var kılınmıştır zira.