Garip’in Şen Gündeliği: “Şiir okuru kentlidir artık” önermesini dikkate almaya başladığımız andan itibaren, Garip’in şen gündeliği ortadan kalkar. Garip’in şen gündeliği aslında, kırık dökük yapısı iel Enderunlu Vasıf’ın Gündeliğinin “Cumhuriyet”çesine de denk düşer. Bunlar benim kilit kavramlarım ve bu konularda daha fazla bilgi vermeyi gereksiz buluyorum (59:
Genç Şiirin Tek İmkânı: Genç şiirin tek imkânı “Şiir nedir?” diye sormaktır, başka hiçbir soru için yer yoktur. Modernizmin simge ve kod üretimi olduğu, bir üretim biçimi olduğu akıldan çıkmadan, yeni simgeler ve kodları şiire katmadan, saçmalamadan ve “Out dada error?” hatalarını görmeden şiir yazılamaz, birbirimizi kandırmayalım, vebali büyüktür (45)…
Bizde, genç şairin özenle kaçtığı (..) alanlar, belki de verili saygınlık kalıplarından oluşan bir şair tanımının da artık işe yaramayacağını, iç ile dış arasındaki faz boşluğunun, yaşamın bize bıraktığı “lirik” boşluklardan değil, “görsel enerji alanları”ndan kotarılabileceğini işaretlemekte. Çünkü şair, şiir metni ve okur arasındaki uzaklık ile şiir tarihi ile şiir metni arasındaki uzaklık arasında seçim yapmak zamanı gelmiştir (193). Bkz. Görsel Şiir, Görsel Şiir İşi; Görsel Şiir, Türk Şiirine Getirilmiş Eleştiri.
Gerçek Edebiyat: Bkz. İnternetin Edebiyata Etkileri.
Görsel Enerji Alanları: Bkz. Genç Şiirin Tek İmkânı.
Görsel Şiir, Görsel Şiir İşi: En düzgün görsel şiir işi, tarayıcıya konan kaynak metnin üzerinden tarayıcının ışıklı gözü geçerken, tarayıcıyı sarsmak, deli gibi sarsmak ve bu ânı kaydetmeyi zevkle izlemekten geçer. Bu anlamın, işlenmişliğin, gerçeğin makine tarafından nasıl görüldüğüne, alabildiğine ve nasıl da “okunamaz” hâle getirildiğine bir delildir. Görsel şiir, makinenin hata yapmasının belgelenmesidir. Çünkü makineler ancak hata ve kaza yaptıklarında insan hayatına feci şekilde dahil olurlar, göstergenin gizi burada nesneden bir özneye zıplar, gerisinde bıraktığı pisliğin lirik ve epik aromasının tüm ihtişamı ile..(10).
Görsel şiir, her gördüğümüz boş kâğıda, her dolu mecmua sayfasına, her kitap sayfasına, gördüğümüz ve görülebilecek her yere şiir adına müdahale etmenin yegâne yolu olarak Türk Şairinin zekâsını beklemektedir. Barış Özgür’ün belirttiği gibi “size yapılanı” onlara yapmaktır, ödetmektir, geri vermektir (63).
Görsel şiir, Şiirin şiir dediğimiz şeyden arındırılmış hâlidir (165).
Görsel şiirde bizi rahatsız eden şey, biz şairlerin ve okurların konvansiyonel şiirde dünyanın gerçek görüntüsünü değil, görüntülerin dünyasını (Virilio), duyguötesi (Mestrovic) bir deformasyondan sonra tekrardan birleştirmeye alışkın olmamızdan kaynaklanıyor (73).
Görsel Şiir, tüm imkânsızlıkları ile birlikte görmekten imtina etmeyen ve görmeye mahkûm olan nesne hâline geldiği Dünyanın gerçekliğinin değil, bizzat gerçeğinin insan elindeki hâlinin şiiridir (75).
Çoğu kişi görsel şiir ile karşı karşıya kaldığında ona verilen “şiir” ifadesinin nerede olduğunu aramaktan başka hiç bir şey yapmıyor (156).
Görsel Şiir, Türk Şiirine Getirilmiş Eleştiri: Görsel şiir, bugüne kadar Türk Şiirine getirilmiş en hakiki eleştiridir. İşin teorik kısmını bir kenara atalım, harfin, parçanın, yapının ve tipografinin hiçbir yerinden bölünmediği, ideolojik herhangi bir kafa karışıklığına yer bırakmayacak kadar karıştırıldığı, edebiyat ansiklopedisinin her sayfasının, her maddesinin nasıl yazıldığını ve orada durduğunun sorgulandığı, eleştrinin gündeliğe –bütün aygıtları ile- bunca çekilmeye çalışıldığı başka türlü bir sanat hareketinin olabileceğini sanmıyorum (10).
Hâşim’in Şiirleri: Hâşim’in şiirlerinde divan şiirinin esaslarına olmasa bile, ruhuna yaklaşan bir taraf hep mevcuttur ve o da diğer tüm şeyler gibi, bir geçiş sonrasında bozumuna uğramıştır (54).
Hız Kapanı: Bkz. Şiir-Yeni.
İmge Dünyası Yaratan Şairin Bulunması İmkânsız Artık: Bkz. Şiir Beklemediğimiz Yerlerden Gelmekte.
İnternetin Edebiyata Etkileri: İnternetin “gerçek edebiyat” denen şeyi –ki bu ne demek bilmiyoruz- bozuma uğrattığını söyleyebiliriz. Bir kere onu belli bir sınıfın ulaşılabilir hazinesi olmaktan kurtardı, ikincisi “dil” denen olguyu dönüştürmekle kalmadı, dilbilim kuramlarını işaret ettiği yapısal çözümlemelere de katkısı oldu (..) İnternetin, matbaayı 200 yıl kadar ıskalamış bir toplum için nasıl bir imkân olduğunu görmek için öncelikle “yazı” denen teknolojiyi anlamak gerekiyor belki de. Bu yüzden bir katkıdan çok bir tehlike gibi algılandığını söyleyebiliriz. (..) “Cismani” bir şey olan internetin yazı ve resim ile olan ilişkisi çok temel bir ilişki ve bu iki verimi bizim birleştirmemiz için “gerçek edebiyat” denen şeyden farklı bir şey olduğunu görmemiz gerekiyor. Reklâmcılar için ekmek kapısı olan bu ikili, edebiyatçı ya da şair için nedense utanılacak ver kaçılacak bir şey olarak işaretlenmiş (66). Bkz. Şiir İnternet İlişkisi.
İnternet, dilin kendisinin kendi kendisi için var olabildiği ve bu yüzden şiir ile büyük benzerlikler taşıdığı tek mecradır (186).
İsyan-Ben: Bkz. Ben-İsyan.
İsyan Girişimi: 1990’lardan, bugünlere gelirken, her isyan girişimi gözden kaçırılmıştır bence (81). Bkz. Ben-İsyan.
Kahraman Şairler: Kahraman şairler başarısız müteşebbislerdir ve onları fetişleştiren şey, onlara başkaları tarafından, sonradan yapıştırılan “mübadele” değeridir (81, 82).
Kayıp Boyut: Yeni şiirin imkânları, her zaman tartışılabilir olmakla birlikte, bunun sadece bir “duruş” meselesi olduğunu söylemek de tek boyutlu kalıyor. Şair, bunca boyut arasında kayıp bir boyutu aramaktadır. O kayıp boyut, ancak şairin “ben” demekte ısrar etmesi ile bulunabilir ya da hiç bulunmayabilir (82).
Kelimelerle Yazılan Şiir: Kelimelerle yazılan şiir ya da yapıtaşı kelimeye dayanan şiir bir biriktirilmiş ve birbirine bazı yöntemlerle eklenmiş anlamlı ya da anlamsız hece kümelerinden kurulmuştur ve okurun da bu kümelere karşılık verebileceğini, şiir kümesindeki öğeleri az da olsa birleştirerek “bütün”ü (modern şiir dışındaki şiirde genelde anlam) oluşturacağını ve bunu “an” içinde yapacağı hesaplanarak yazılır. Yani şiir ile okurun koordinatları aynıymış gibi kabul edilir ve şiir yazan el, o hayalî koordinat sistemi üzerinde bir yerleri işaretler, okur da bu yerleri kendi hayalî (ama diğerine denk olarak düşünebileceğimiz) koordinatları içinde oluşturur; ama eksenlerin kurulumu tamamen okura aittir (12,13).
Şiirin kelimelerle yazılmasının artık imkânsız olduğunu söyleyeceğim (14).
Kelimelerle şiir yazan şair / poetika ise bunun karşısında, hayatın kendisini umutla saplantı hâline getirmiş ve alışveriş merkezinin poetikasının gerisinde kalmış, kozmopolit bir maymundur (15).
Kimlik Bölünmesi: Genç şair ve yazarların bir kimlik olarak yazarlıklarını ortaya atmaları, açık bir kimlik bölünmesidir (79). Bkz. Şairin Yeri.
Kitap İdeolojisi: Sanayi toplumu denen şeyin ürettiği kitap ile bizim anladığımız kitap arasındaki uçurumu kapatmak, yazmanın olduğu kadar yazılmış olanın tekniklerini de halka aşina kılmaktan geçer (153).
Konvansiyonel Şair: (Konvansiyonel) şair, 19. yüzyılda önce Batı’da peygamberlik iddiasında bulunduğunda modernizm, zaman ve mekân birliğini tüm dünyaya ilân etmiş değildi. Eski / geçmiş katmanı hâlâ yersiz-yurtsuz bir anılar toplamı olarak onun hayatında wndan ediyordu. Aydınlanmanın edebi birikimi, yani yazılı kültürün kılavuzluğu, klâsik olanın gidip aranması, bir nevi asri-hacı, yeni-oryantalizmin arsız kuşanıcısı vb. gibi tuhaf pratikler de bu tür şairin açık çantasında yer alır (162). Bkz. Sözlü ve Yazılı Kültür.
Köpek Gibi Çalışan Şair. Köpek gibi çalışan şaire doğru evrildik artık. Eğer kapitalizm öyle bir sınıf yarattı ise ben o sınıftanım etim, kemiğim ve şiirimle. Ürettiğim her şeyi şiir saymak gibi bir lüksüm var; zira kitaba para vermekten tutun da boş zamanlarımda bu Kentlinin en beter hâllerinin pençesini de üzerimde taşıyorum. Ne kenara çekildim, ne de fildişi kulem mevcut. Ne de fareli köyün hüzünlü palyaçosu olmaya niyetim var (62).
Küçükbaş Yayıncılık: Küçükbaş yayıncılığın temelinde (..) kendi okuruna meta satmaktan ziyade, bu dünyada satın alınamayacak şeylerin olduğuna dair bir fikri aşılamak (..) vardır. Buna “içten”lik demek gerekiyor. Küçükbaş yayıncılık baskı araçları olarak ücretsiz yazılımları, ucuz yazıcıları, kamusal bir posta dağıtım şebekesi olan PTT’yi kullanarak okuruna ulaşır. Arz talep ilişkisi içinde, talebi ortalamanın zevklerini kışkırtarak işini görmez. Küçükbaş yayıncılık kişiye özel bir yayındır. Bu yüzden de en az imkânla, en çok ve en sürekli iletişimi sağlamak üzere tasarlanmış, monolog değil, diyalog tercih ettiği için, okurunun da aynı süreci başlatması için her türlü bilgilenmeyi esirgememektedir. Yani Küçükbaş Yayıncılık okurunu da yayıncı yapan bir girişimdir (örneğin mail art ya da postada sanat şebekeleri) (150, 151). Bkz. Edebiyat Şebekesi.