Söz’ün Kayıp Hanesi:Ahmet Oktay’ın Poetika Sözlüğü

Edebiyatsız Edebiyat: Edebiyatsız edebiyat, söz sanatlarına değil, süse, yapmacığa, kötüye karşıydı. Yoksa “zanaatsız”, ustalıksız bir eser tasarlanamaz. (ŞK; 14). Bkz. Orhan Veli.

Ece Ayhan: Ece Ayhan tarihsel olduğu kadar içrek de olabilen bir şiir yazar, bu yüzden imgesel ve arkaik olanın içine çekildiği söylenebilir (İP; 146).

Ece Ayhan’ın şiiri ile Ece Ayhan Kırdar olarak yazdığı dönemin şiirleri arasındaki coğrafi/tarihi, dolayısıyla kültürel ve sözlüksel zemini ve mesafeyi atlamak bana mümkün görünmüyor (İP; 94). Bkz. Bin Dokuz Yüz Seksen Sonrası Şiiri.

Edebî Çevre: İlk edebi çevrem Marksist eğilimliydi. Hep oraya bağlı kaldım ve hep orayla çekiştim (İP; 217).

Edip Cansever: Cansever, İkinci Yeni’nin dağ yollarında fazla oyalanmadı ve şiirini, kendisi için belli ölçüde zorunlu gördüğü kamusal ve anlamsal alana çekmeyi bildi (İP; 175).

Cansever, söylemek gerir ki, metinlerden değil doğrudan gündelik yaşamdan beslenen kentli bir şairdi ve metropolleşme sürecine girmiş bulunan İstanbul gibi bir kentin sadece imgesel ve düşlemsel düzlemde dillendirilemeyeceğini görmüştü. İmgenin, rastlantının ve şokun kent patolojileri bağlamında kavranmasının ve oradan üretilmesinin daha verimli olacağını düşünmüştü (İP; 176).

Cansever, zaman zaman doğada, özellikle de denizde bir kurtuluş ve kaçış aramadı değil, söylencelerin peşine düştüğü gibi metinselliğin, metin üretiminin yöntemleri üzerinde de çalıştı (“Bir Şiir Yazılırken” ve “Kitap, Menekşe, Tırnak” gibi şiirler). Ama, sonunda, dönüp dolaşıp hep insanların arasına yerleşti (İP; 180). Bkz. Türk Şiirinin Dönüm Noktaları; İkinci Yeni.

Enis Batur: Bkz. Kopya.

Eski Sözcükçülük (Archaism): Eski Sözcükçülük eğilimi (..), bir yandan gelenekle ilişki kurma arayışının bir yandan da gündelik dilin büyük ölçüde ideolojikleşmiş ve bürokratikleşmiş yanından kurtulma isteğinin bir ürünü olarak değerlendirilebilir (İP; 82). Bkz. Bin Dokuz Yüz Seksen Sonrası Şiiri..

Eski Şiirimiz: Eski şiirimiz bütüncü değil, mısracı bir anlayışa sahiptir (ŞK; 12).

Eşcinsel Söylem: Eşcinsel söylem konusundaki tabu yıkıldıkça, şairin daha özgürce konuşabildiği söylenebilir (İP; 146).

Fazıl Hüsnü Dağlarca: Belki de Türk şiirinin en deneyci şairi odur. Dilini, biçimini ve biçemini en korkulu noktalarda sınamaktan, uçurumların üzerine gerdiği ipte sürekli gidip gelmekten zevk aldığı bellidir. Her şiirinde Rus ruleti oynamaktadır. Yine kendisi vurgulamıştı, şiirin bir “yaşama biçimi olmadığını” tam tersine, “yaşamların “şiirin bir biçimi” olduğunu (İP; 156).

Folklor: Folklorun geniş ölçüde kitle kültürü tarafından emilmeye başladığı bir dönemde, özellikle kentlerde yaşayanlara halk şiiri arayışlarının ne ifade ettiği (..) araştırılmalıdır (İP; 120).

Formaliz: Bkz. Orhan Veli.

Garip Hareketi’nin Anlamı: Garip Hareketinin anlamı nedir? Bu, bütün bir kültür kurumuna isyandır (ŞK; 10). Bkz. Orhan Veli; Nazım Hikmet; Bin Dokuz Yüz Seksen Sonrası Şiiri; İkinci Yeni.

Geçmişçilik, Geçmişçilik İlgisi: Şiirsel imgelem ve düşlem, neden artan bir dozda geçmişin imleri, sözcükleri, nesneleri, anıları ve duygularıyla dolmaya başladı? Sağcı ve İslamcı söylem çerçevesinde soruyu yanıtlamak da nedenleri anlamak da daha sorunsuz gibi. Ama 12 Eylül’e ve sonrasında uygulanan depolitizasyon sürecine kadar geçmişte ilgisi her zaman olumsuz olmuş, hatta Kemalist retoriğe bağlı kalmış bulunan solcu söylemdeki geçmişçilik ilgisini anlamak kuramsal/estetik zorluklar yaratılyor (İP; 105):

Geçmişin sözcüklerine, imgelerine, nesnelerine dönüş, oralarda bir ses, yaşamı canlandıracak bir tını arayış, nesnel karşılığı bulunan (siyasal ve kültürel düzeylerde) bir kök salma duygusunu yerleştirmekten onu etkileyici ve çekim alanı olan bir söylem durumuna getirmekten çok, yeni sağın ya da muhafazakarlığın bağdaşığı olma gibi bir işlev edinmeye aday görünüyor. Y ada en azından böylesine ikircikli, tedirginlik verici bir ilişkiyi anıştırıyor (İP; 106). Bkz. İslamcı Şiir; Toplumcu Gerçekçi Şiir; Bin Dokuz Yüz Seksen Sonrası Şiiri.

Genç Şiir, Şair: Genç şiir gibi kavramlaştırmalardan kaçınmak gerektiğini düşünüyorum ben. Çünkü, hiçbir aklı başında şair izlerçevreyi ve onun beklentilerini öngörmez (İP; 225).

Bir yanıt yazın