Tarık Günersel: Bkz. Oyunlaştırılmış Sanatsal Dil.
Toplumcu Gerçekçi Şiir: Başta Nevzat Çelik olmak üzere toplumcu gerçekçi şiir, Seyit Nezir’den, Veysel Çolak’tan dolayımlanmış söylemin Nazım gibi, Ahmet Arif gibi ustalarından beslenmiş birçok şaire sahip elbet. Kapalı bir şiir anlayışına da içrekçi bir şiire de karşı koyuyor bu şairler ve güncel sorunlara öncelik vermeyi tercih ediyorlar. Ancak, giderek, üzerlerinden atamadıkları bir tür gelenekçilik dolayısıyla, modernist anlayışları hala “şamata” sayışları dolayısıyla, gizilgüçlerini dumura uğratma tehlikesi mevcut (İP; 119).
Kişisel olarak, toplumcu gerçekçi şairlerin zamanlarından kopmaya başladıkları duygusunu taşıyorum (İP; 120).
Bürokratikleştiği ve rutinleştiği için, toplumcu gerçekçiliğin boşaltmak zorunda kaldığı alana İslamcı şiirin yerleşir gibi olduğunu söylemek gerekir (İP; 85). Bkz. Bin Dokuz Yüz Seksen Sonrası Şiiri; Geçmişçilik, Geçmişçilik İlgisi; İslamcı Şiir.
Tüketim Değeri: Medya ve Şiir.
Türk Şiiri: Türk şiiri Batı şiirinin içinde değil hep çevresinde (periferisinde) üretilen bir şiir olması dolayısıyla kendi geleneğinden edindiği sorunsallardan kopamamış, bu yüzden de modernleşirken bir yerellik yansıtmaktan kurtulamamıştır (İP; 130). Bkz. Modern Şiir.
Türk Şiirinin Dönüm Noktaları: Tevfik Fikret’in Türk şiiri içinde farklı ve yeni bir aşamayı temsil ettiği (..) bellidir (İP; 126).
Orhan Veli öleli dört yıl oldu. Bu dört yıl içinde kişiliğinin ve sanatının çok sözü edildi. Daha da edilecek. Zaman ilerledikçe, şiirimiz geliştikçe hakkında kırıcı yargılar da verilecektir belki. Ama o, şiirimizin dönüm noktaso olmak mutluluğunu yitirmeyecektir (ŞK; 9).
Yahya Kemal, “Mısra haysiyetimdir” demişti. Ama Cansever’in neredeyse bu cümleye açık bir saldırı oluşturduğunu düşündüğüm “Mısra işlevini yitirdi” sözünü de her zaman anımsamak gerekir. Aforistik biçemi sevmem. Ama gerek Cansever’in bu sözünün gereke Süreya’nın, “Şiir geldi kelimeye dayandı” sözünün, Türk şiirinin içsel evrilmesinin doruk noktasında yazıldığını, bir tür paradigma dönüşümünü imlediğinin düşünüyorum (İP; 27, 28). Bkz. İkinci Yeni; Bin Dokuz Yüz Elli Dönemi.
Varlık ve Zaman Sorunları: Varlık ve zaman sorunları üzerine felsefi/metafizik bağlamda ilgilenilmesi Necip Fazıl ve Fazıl Hüsnü ile gerçek anlamda başlamıştır ama bu ilginin dizgesel ve dünya kültürüne eklemlenerek dile getirilmesi için Melih Cevdet Anday’ı beklemek gerekmiştir (İP; 133, 134).
Whitman: Baudelaire yerleşiktir. Whitman, ise göçebe (İP; 28). Bkz. İlhan Berk.
Yahya Kemal: Yahya Kemal’in şiiri, kurduğu sesle Itrî’ye, yapı’yla da Sinan’a benzemek ister (ŞK; 47). Bkz. Türk Şiirinin Dönüm Noktaları.
Yazmak Eylemektir: Yazmak eylemektir. Şiir ve yazıdır eylem alanım. Kuşkusuz apayrı sözcük’ler gerekiyor burada. Ancak dünyanın dönüştürülmesi’nin kuramsal / kılgısal bir gerçekliği varsa, bu gerçekliği perdeleyen ideolojik biçimlenmeyi aşmak zorundayız. Bu yüzden de kuramsal düzeyde aydınlığa, açıklığa ulaşmak, bana şiirsel/yazınsal uğraşın kendi konumum açısından önkoşulu gibi geliyor (İP; 204). Mutlu Yazar.
Yazmak riske etmek ve sınırı zorlamaktır (İP; 223).
Yeni Bütün Hareketi Yeni Bütün hareketini oluşturmaya çalışmış genç kuşak şairlerinin kendi ustaları olması gereken ve bir zamanlar etki alanlarının çok geniş, hatta çok yığınsal olduğu düşünülmüş/varsayılmış A.Arif ve H. Hüseyin gibi şairlerden hiç esinlenmediği / etkilenmediği öne sürülebilir (İP; 83). Bkz. Bin Dokuz Yüz Seksen Sonrası Şiiri.
Yenilik: Bkz. Medya ve Şiir.
Yerellik: Yerellik bir anlamda Türk şiirinin özgüllüğünün önkoşullarının oluşturucusudur (İP; 130). Bkz.Türk Şiiri.
Yıkıcılık, Yapıcılık: Her şair, en yeteneksizi bile, Öteki’nin ruhunu çalmak ister. Verili her düzenin (toplumsal ve sanatsal) yıkımı adına gerçekleştirilen bu hırsızlık edimi tek kutsanacak edimdir (İP; 224).
Şairin sorunu kurulu düzene karşı çıkma değildir. Şairin sorunu şiirini kurmak, yıkmak, yeniden kurmaktır. Şiir ve sanatla politikanın, devrimin ilişkisini yanlışa yol açabilecek bir düzlemde konumlandırmamak gerekir. Şairin işi şiirini, dilin ve biçim-biçemin içinde devrim yapmaktır (İP; 227).
—
(*)- Bu sözlükçe Ahmet Oktay’ın İmkansız Poetika (İmkânsız Poetika; Şiire, Şiirimize, Şiirime Dair; Alkım Yayınları, 1. Baskı, 2004) ve Şairin Kanı (Oktay, Ahmet; Şairin Kanı. Yazınsal Eleştiriler 1, 1954-2000; YKY. 1. Baskı, İstanbul, Mart 2001) adlı eserlerinden alıntılanarak hazırlanmıştır. Alıntı sonlarında parantez içindeki büyük harfli kısaltma, alıntı yapılan kitabı (Kitabın adının baş harfleri), rakamlar ise sayfa numarasını belirtmektedir. Şairin/yazarın tüm metinler taranmadığından tamamlanmış değildir.