Yasak meyve 28 ve görsel şiir

Yasak Meyve 28 ve görsel şiir

yasak meyve dergisinin 28. sayısısı çıktı. bu sayının dosya konusunu ‘görsel şiir’ oluşturuyor. dosya konusun görsel şiir olması gayet iyi oldu. bu alanda daha fazla yazıya ve çalışmaya ihtiyacı var türkiye’nin. tabiki yazma kadar okumaya da ihtiyacığımız var bu alanda. ihtiyacı poetikhars ve bununla ilintili siteler, bugüne kadar büyük bir performansla sağlamaya çalıştı, çalışıyor. ama oradaki yazıların istenen düzeyde okunup üzerine düşünüldüğü, kafa patlatıldığı söylenemez. bu işin de meşhur türk tembelliğine ve birikimsizliğine rastgeldiğini söyleyebiliriz.

halbuki görsel şiir, varlığıyla, sözel türk şiirinin çıkışsızlığını, dumura uğramışlığını, etkisizliğini gösteriyor ve bunu durmadağan her üretiminde yapıyor. sözel türk şiirinin kaybettiğini, ulaşamadığını artık her ne derseniz deyin bunları görsel şiir işaret ediyor.

dosyanın içindeki yazılar,
 gökçen ertuğrul‘un ‘imkan olarak görsel şiir: başlangıç düşünceleri’
 serkan ışın‘ın ‘semiyotik gerilla savaşı: görsel şiir’
 suzan sarı‘nın ‘nasıl ve yazı karakterleri’
 ‘makine şiir hakkında. şairlerin yıkımı için manifesto’
 ayşegül tözeren‘in ‘lütfen dokunun’
 philadelpho menezes‘in ‘göstergelerarası şiir: kültürün teknolojikleşmesi görsel ve sessel şiir’
 philadelpho menezes‘in ‘görsel şiirden sesli şiire: sözcüğün teknolojikleşmesi’ yazılarından oluşuyor.

ayrıca dergideki süreyya evren‘in ‘kendi üstüne katlanan şiirimize notlar’, müslüm yücel‘in ‘şair wolf-2’, engin sezer‘in ‘orhan veli’nin şiirinde imaj, ironi ve konuşan personalar üzerine’ yazılarına bakılabilir.

derginin içindekilerine ve tanıtım yazısına buradan bakılabiir.

3 thoughts on “Yasak meyve 28 ve görsel şiir

  1. Türkiye’de görsel şiir ya da herhangi bir avangard akım, hatta dadaizm hakkında kaç düzgün kaynak var? Ya da modern sanatla ilgili kaç değişik bakış açısı? Ya da örneğin İkinci Yeni hakkında, herkesin üzerinde anlaşabileceği bir kitaptan?
    Biz poetikhars’ta elden geldiğince hem teoriyi hem de pratiği ortaya sermeye çalıştık. Bunda yalnız kaldık ve hiç beklemediğimiz tepkiler aldık. Türk Şiir’inde bize özgü ne habis huy varsa hem de..
    Görsel şiire gösterilen tepkileri hep başka taraflardan taşan eksikliklerin göstergesi olarak okudum ben. Süreyya’nın yazısı bu anlamda "ilerici / gerici" türü ayrımların ne kadar boş olduğunu da gösteriyor.

  2. şiirin, edebiyatın çekirdeğini poetikliğin oluşturduğuna aklı başında hiç kimse karşı çıkamaz herhalde.öteki türlü ikide bir poetik, poetiklik deyip durmazdık.bu problemli ve önemli kavrama olan ilgimiz sonsuz.görsel şiirde açığa  çıkanın ağzına kadar dolmuş bir poetiklik olduğunu, görsel şiir karşısında olumlu veya olumsuz bir tavır takınan herkesin  bilgisi ve sezgisi dahilinde.sözel şiirin yitirdiğinin görselde fazlasıyla bulunması acaba kimleri niçin rahatsız etmektedir? aradığımızın orada fazlaca olması bizi niçin endişelendiriyor? hangi sebeple görsele karşı çıkılıyor? bunun için nasıl bir gerekçemiz olabilir? görsele karşı çıkışla bizzat sanatçı olarak kendi istikametimize, varoluşumuza karşı çıktığımız vaki değil mi? görselde olan sanat değil de nedir? sanatçı sanata nasıl karşı çıkar? sırf kendi tekhnesi değil de  başka bir tekhne olduğu için mi bunlar? bu ancak korkuyla, kıskançlıkla izah edilebilir. korku çünkü, sözel şair kendi yitirdiğini görselde görüyor, yitirdiğini orada olması onu korkuya sürüklüyor. kendi yok oluşunu orada görüyor.bunu kıskanıyor.işin bir başka saçmalığı bu eksendeki düşünüşün baştan beri sözel-görsel şiir karşıtlığına  indirgenmesi. sanki karşıt iki kamp varmış gibi davranılıyor. halbuki iş aynı pareleldeki iki yolun varlığıdır. hedef poiesistir. başta serkan ışın olmak üzere  poetikhars’takilerin bir savunu içinde kalmak zorunda olmaları bütünüyle saçmadır, saçma sapandır. onları neyle suçluyoruz? sanatlarını başka bir yolla ortaya koymakla mı? nedir bu? izahı var mı bunun? gerçekten bir ödülü hak etmiş bu kişilere karşı bir tavır takınmanın akla hayale sığan bir yanı var mı?
    bu tavır alışın kökeninde bir kurum olarak ‘edebiyat’ın, onun ağının ve bu ağ moderatörlerinin varlığını aramak gerekiyor. evet görsel şiir bu ağ bağlantılarını tehdit ediyor. müfredatı, üniversitelerin edebiyat bölümlerini, ödülleri, antolojileri, yayınevlerini, şiir gecelerini, matbuları, geleneği, edebiyat profesörlerini, lise edebiyatlarını, çok satanları, soğumuş, çürümüş, ruhsuz ‘edebiyat’ adına ne varsa onları. yani şu kokmuş edebi ruhumuzu, keyif bağışlayıcı şiirimizi, edebiyatlarımızı…
    bu karşı oluştakilerin kendi yokoluşunu sayıkladığını görmesi gerekiyor bir an önce.

  3. Pingback: ve de ki! | Süreyya Evren’in “Kendi Üstüne Katlanan Şiirimize Notlar” yazısı için;

Bir yanıt yazın